Bu sene tarihin en iyi kadrosunu kurmamızın ardından başımızdan geçen inanılması güç trajik olaylarda çeyrek final belalımız, son dört yılın Euroleague şampiyonu Spartak Moskova ile bir kez daha hem de 1-8 eşleşmesi ile karşılaşacak olmamız son halka idi. Ancak bu kez yaşanan onca olumsuzluğa karşın inancımız yüksek, güvenimiz tamdı, erkenden Kadıkoy'e geçip Caferağa'daki yerimizi de aldık.
Maçın başında birkaç dakikalık bocalamanın ardından hücumda Nevriye ve Matovic'in ritmini bulması ve sert diri savunmamızla umduğumuz gibi maçın kontrolünü elimize geçirdik ve bu durum devreye kadar devam etti ve devreyi 47-31 önde tamamladık. İkinci yarıya ise resmen "ölü toprağı" ile başladık. Savunma sertliğini yitirmeyi bırakın, çoğu sayıda rakibe engel olmaya yeltenen bile olmadı. S.Moskova'nın alan savunmasına karşı tüm kısaların gösterdiği akıl almaz kötü performansa uzunların yorgunluk belirtileri sonucu etkinliğini kaybetmesi de eklenince fark hızlıca periyot sonunda 5-6 sayılara kadar indi. Bu süreçte koçun Nevriye-Matovic ikilisini Sutton Brown ve Nevlin ile hiç yedekleyip dinlendirmeyi denememesi ve mola almakta çok gecikmesi olumsuz etkenlerdi. Üçüncü periyotta maçı çevirebileceği inancını kazanan ve hücumda da savunmada da ritm tutturan S.Moskova periyot ortalarında öne geçti, daha sonra da farkı giderek açarak 86-78'lik galibiyetle sahadan ayrılarak tur için çok büyük bir avantaj yakaladı.
Angel önderliğinde kısaların felaket hücum performansı, 40 dakika sahada kalan Nevriye-Matovic ikilisinin yorgunlukla oyundan düşmesi, koç Ratgeber'in takımı adeta izlemesi, hakem üçlüsünün ikinci yarıya damga vuran ucuz ve ağır kararları mağlubiyeti getiren faktörler olarak sıralanabilir. Tabi olayın kökenine indiğimizde çok daha bütünsel sonuçlara varmamız mümkün, gelin bir vicdan muhasebesi yapalım:
-Bir önceki turda sırf Galatasaray ile eşleşildi diye böyle bir şube olduğunu hatırlayan ve salona sığmayan, ancak bugün çok daha kritik bir mücadelede takımını yalnız bırakan, salonun yarısını ancak dolduran Fenerbahçe taraftarı; vicdanınız rahat mı?
-Fenerbahçe'ye saldırmak için fırsat kollayan, Taurasi olayı ilk ortaya çıktığında mangalda kül bırakmayıp şimdilerde ortalarda görünmeyen kaliteli(!) Türk spor basını; vicdanınız rahat mı?
- Taurasi olayında uyulması gereken tüm hukuk kurallarını çiğneyen, "Dünya basketbolunun zirvesinde biri ama ne yapalım, o da kullanmasın. Hiçbir suçlu 'Ben yaptım' demez. B numunesi çıktığında göreceğiz. Tüm yapanlar inkar eder." diyerek daha suçluluğu kesinleşmemiş birini suçlu ilan eden, burada yazamayacağımız pek çok hakareti adının önüne getirebileceğimiz TBF Sağlık Kurulu Başkanı Turgay Atasü; vicdanınız rahat mı?
-Türk ve dünya spor tarihinin en büyük skandallarından birine sebep olan, tam donanımlı(!) Hacettepe Doping Merkezi ve ilgili görevlileri; vicdanınız rahat mı?
-Fenerbahçe yönetiminin ve Taurasi'nin onca ısrarına rağmen B numunesinin Köln'de incelenmesini kabul etmeyen TBF Sağlık Kurulu; vicdanınız rahat mı?
-Görevde bulunduğu süre içerisinde yaşanan skandalların haddi hesabı olmayan ama ısrarla o görevinde kalmayı sürdüren, hatta bu uğurda başbakana 2010 Dünya Kupası sırasında referandumun final maçı gününde olmasını hatırlatarak "İnşallah çifte zafer yaşarız" diyebilecek kadar alçalan TBF Başkanı Turgay
Demirel; vicdanınız rahat mı?
-Bayan basketbol şubesini açık ve net şekilde yönetemeyen, Taurasi ve Penny olaylarında olaya hakim kalamayan, transfer görüşmesinde "Biz Fenerbahçeli değiliz ki..." diyebilen, Mahmut Uslu artığı idari menajer Didem Akın; vicdanınız rahat mı?
-Konuşmaya gelince mangalda kül bırakmayan ama dünya spor tarihinin en büyük skandallarından biriyle karşı karşıya olup hala sorumluları istifa bile ettiremeyen, Turgay Demirel'e yıllardır verdiği desteğin nedenini bir türlü çözemediğim Fenerbahçe yönetimi; vicdanınız rahat mı?
Hepimiz oturup bir vicdan muhasebesi yapalım, bir Avrupa şampiyonluğumuzu nasıl heba ettiğimizi düşünelim. Sen, ben, o, hepimiz suçluyuz. Bir sorgulayın bakalım kendinizi: Vicdanınız rahat mı?
bu blogta iş var bence, elinize sağlık. Siteme ekliyorum.
YanıtlaSilTeşekkürler, biz de sizin blogunuzu uzun zamandır severek okuyoruz. Özellikle iç ses diyalogları çok keyifli hoş bir formatta.
YanıtlaSil