27 Aralık 2012 Perşembe

Yaran İçerde

Fenerbahçe ile Galatasaray arasında 16 Aralık günü Türk Telekom Arena Stadyumu'nda oynanan maçta gördüğü kırmızı kart sonrası hakeme yönelik eylemleri dolayısıyla Meireles'e verilen ceza malumunuzdu. Yayıncı kuruluşun ne hikmetse maçtan tam 4 gün sonra çıkan ve itiraz anının farklı açılardan görüntülerini içeren videodan net bir biçimde anlaşılacağı üzere Meireles'in sert bir tepki verdiği, hakeme vurgulu biçimde sözler söylediği, lakin tükürmediği konusunda at gözlüklerini kenara koymaya başarmış herkes hemfikir. Yine bir kulübe yakınlığıyla bilinen gazeteciler(!) tarafından servis edilen videoyla (görüntü üzerine görüntü bindirilmesi ve görüntünün yavaşlatılması suretiyle) Meireles'in tükürdüğü algısı yaratmaya çalışılarak tahkimden çıkacak kararı etkilemeye çalışanları da bu süreçte bir kez daha gördük. Süreci bu biçimde özetlememiz mümkün.

Bununla birlikte olaya Meireles penceresinden bakıldığında; hakem raporu ile çelişen görüntüler hangisinin geçerli olacağı konusunda hakem raporu lehine oluşan manipülasyona da fazlasıyla şahit olduk. Burada Futbol Disiplin Talimatı'nın ilgili maddeleri oldukça açıklayıcı:

İşte Fenerbahçe ve Meireles savunma mekanizmasını bu ilgili maddelerin verdiği hakla video görüntülerinde türlü oynamalara rağmen bulunamayan 'tükürük' üzerine kurdu. Nitekim ilgili savunmanın doğru işlemesi ile Meireles'in alt limitten verilen 8 maçlık tükürük cezası doğal olarak kaldırıldı ve hakeme yönelik sportmenliğe aykırı hareketin öngördüğü 3-7 maçlık cezadan da 5 maç ceza alması uygun görüldü. Hakemin raporunda niye yalan ifade kullandığı, yalan ifade kullanmadığı rapor değiştirildiyse bunun kim tarafından ve ne için yapıldığı gibi sorular üzerinde yoğunlaşmak mümkün.

Tahkim Kurulu'nun görev yapısına uygun biçimde yaptığı bu ceza indirimi "ateşlerin üfleyerek söndürülemeyeceğine" inanan konunun doğrudan muhatabı dahi olmayan Galatasaray Spor Kulübü'nü bir açıklama yapmaya itmiş. Spor dünyasının her paydaşı gibi üzerine vazife olmasa da Galatasaray Spor Kulübü'nün de elbette konu hakkında "akil" açıklamalar yapma özgürlüğü mevcut. Lakin söz konusu açıklamayı söz konusu kulübün geçmişi, eylemleri ve ilgili olayın içeriği açısından değerlendirdiğimizde nefretin dışa vurumundan öte gidemeyen biz 'zırva' olarak görebiliriz ancak. İsterseniz açıklamayı bir irdeleyelim:


Dün yargı kararlarını umursamayan bir federasyon, bugün de Raul Meireles’in cezasını 4 maça düşürerek bu kez kanıtları hiçe saymıştır. 
Söz konusu  kulüp bünyesine federasyondan transfer ettikleri "jurnalci" CEO'nun tarzı olarak hüküm vermeyi adet edinmiş olmaları doğal; lakin yargı kararlarının en üst ilgili hukuki mertebe tarafından onanmadıkça geçerli kılınamayacağını hatırlatalım. Üstelik aynı paragraf da dile getirdikleri "kanıtlar" hiçe sayıldığı için değil, aksine değerlendirildiği için Meireles'in cezasının düşürüldüğü bilgisini de ekleyelim.
Hakem raporlarına rağmen yapılan bu indirim, yalnız kamu vicdanına değil, sporda adaleti sağlamakla görevli hakemlik müessesesine de vurulmuş büyük bir darbedir.
Kamu vicdanını en basit biçimde "toplumun adalet, eşitlik, dürüstlük gibi değer yargılarını göz önünde bulundurur durum" diye nitelendirebiliriz. Bu durumda haksız verilen bir cezanın kamu vicdanını yaralayacağı aşikardır. Bu durumda kamu vicdanını yaralayacak olan cezanın indirilmesi değil, ilk haliyle muhafaza edilmesi olacaktır. Keza sadece yakın geçmişte Türkiye'nin en iyi hakemi olarak gösterildiği dönemde Ali Aydın'ın, pek çok önemli maç ve derbiye çıkarken Bünyamin Gezer'in hakemliğini bitirmiş bir camianın hakemlik müessesine burulan darbeye yönelik hassasiyeti gerçekten göz yaşartacak cinsten. 
Futbolda şiddet ve saldırganlığın ortadan kalkması, her şeyden önce kurumlarına duyulan güvenle sağlanabilir. Oysa bu karar ile Türk spor dünyasına, bir kez daha keyfi bir idarenin gölgesi düşmüş, futbol tarihimize yıllarca üzerimizden atamayacağımız bir leke daha sürülmüştür.  


Kendimi tekrarlamak istemesem de delillerin öngördüğü şekilde makul olarak gidilen ceza indirimini "futbol tarihimize yıllarca üzerimizden atamayacağımız bir leke" olarak tanımlamak cezaya muhatap futbolcunun bağlı olduğu kulübe duyulan nefretten daha uygun sebeplerle açıklamak imkansız.


Bu mantık ve akıl dışı açıklama için gösterebileceğim en makul sebep içinizdeki nefret. 
Ama ona ne yara bandınız, ne bu açıklamanız fayda sağlar. 
Neden mi ? 
Yaran İçerde ...

31 Ağustos 2012 Cuma

Uefa Kupaları Gelir Sorunsalı

Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nde gruplara kalamamasının, aynı şekilde Trabzonspor ve Bursaspor'un da UEFA Avrupa Ligi'ne vedasının ardından özellikle sosyal medyada ve malesef ki yazılı medyada çok sayıda asılsız gelir dağılımı haberleri mevcut. Bununla ilgili çelişkilerin bir kısmını burada gidermeye çalışacağım. Oldukça karmaşık olan bu hikayeyi maddeler halinde irdelersek yalınlaşacağını umuyorum, buyrun:

  • Öncelikle bugün medyada yer alan "Kocaman Zarar" başlıklı işgüzar haberlerde Fenerbahçe'nin ayakbastı parası olan 8.6 milyon euroyu  Galatasaray'ın aldığına dair haberler var. Böyle bir durum kesinlikle söz konusu değil, Galatasaray kendi adına 8.6 milyon euroyu aldı, Fenerbahçe'yi eleyen S.Moskova da 8.6 milyon euro ayakbastı parasının sahibi oldu.
  • Gelelim marketpool denilen temeli TV gelirlerinin dağıtımına dayanan pazar payına. Burada geçen sene 12.8 milyon euro ayrılmış; ancak bu sene total marketpool değerinde yaklaşık %20'lik bir artış olmuş. Bu artış tüm ülkelere eşit miktarda yansıtılmasa da Türkiye'ye düşen miktarın 15 milyon euronun üstüne çıkmasını bekleyebiliriz. Ülke adına yarışan tek takım olduğundan bu paranın tamamı Galatasaray'a kalıyor. 
  • Eğer Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi' nden elenmemiş olsaydı bu paranın yarısı olan 7.5 milyon euronun %65'i Galatasaray'a, %35'i Fenerbahçe'ye kalacak ve geri kalan 7.5 milyon euro da oynadıkları maç sayısına bağlı olarak bu iki kulübe dağıtılacaktı. Her iki kulübün de gruplarında 3 veya 4. olarak elendiği varsayımında Fenerbahçe'nin kaybettiği maksimum marketpool geliri söz konusu olur ki bu da yaklaşık 6.4 milyon euro yapar.
  • Avrupa Ligi'ne baktığımızdaysa yine başarıdan bağımsız olarak bir marketpool söz konusu. Geçen sene Beşiktaş'ın Türkiye adına tek yarışan kulüp olarak elde ettiği miktar 6.6 milyon euro civarında, Şampiyonlar Ligi'nde olduğu gibi yine marketpoolda oluşan artış (ki burada %40) Türkiye'yi de aynı miktarda etkilerse Fenerbahçe'nin alacağı mebla 9.2 milyon euro seviyesine çıkıyor.
  • Eğer Bursaspor ve Trabzonspor elenmemiş olsaydı, kupada ilerledikleri yerin gruplarla sınırlı kalması varsayımyla bu meblanın sadece %50si olan 4.6 milyon euro Fenerbahçe'ye kalacaktı.(Not: Bu bölümdeki hesaplama Galatasaray'ın Avrupa Ligi'ne dönmeyeceği varsayımıyla yapılmıştır.)
Marketpooldan sıyrılıp başarı gelirlerine baktığımızda Fenerbahçe adına kaçan gelirin ne denli büyük olduğu daha net ortaya çıkıyor, bu kısmı da aşağıdaki tablo yardımıyla anlatalım:


Sonuç olarak Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ne kalmış olsaydı elde edeceği marketpool (varsayımsal olarak) 6.4 milyon euro olacakken, Avrupa Liginde 9,2 milyon euro civarı olması muhtemel. Fakat bununla beraber Şampiyonlar Ligi'nde puan alamasa dahi elde edeceği ayakbastı parası miktarına da ulaşmak için en az yarı final görmek durumunda.

Hesaplarda varsayımlara dayalı bazı hatalar olabilir, umarım aydınlatıcı olmuştur....

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Galatasaray ve 7 Yabancı Sorunsalı


Galatasaray-Kasımpaşa maçının 74. dakikasında aynı anda yapılan iki değişikliğin sonunda sahada altı yabancı kalmaya devam etse de önce Hamit'in çıkarak Melo'nun girmesi oyunun başlamadığı süreçte Galatasaray'ın 7 yabancıyla sahada olmasına neden oldu. Bu duruma dair müsabaka talimatları statüsünü incelediğimizde net bir sonuca varmak zor, net bir açıklama yok olayla ilgili. Ancak bu durumu futbol oyun kurallarıyla birleştirdiğimizde ortaya net bir sonuç çıkıyor. Ayrıntılar için buyrun:

TFF Futbol Müsabaka Talimatı'nın 22. maddesinin d bendine göre sahada 7 yabancı olması hükmen yenik sayılma sebebi;
Burada tereddütlere sebep olan kısım sahada 7 yabancı olması durumunun oyun başlayıp başlamamasına bağlı olup olmadığı sorusu. Bu kısmı da şöyle çözebiliriz. Futbol Oyun Kuralları talimatnamesinin Kural-3'ün Oyuncu Değiştirme Yöntemi ile ilgili kısmında:
"Oyuncu değişikliği yedek oyuncu sahaya girdikten sonra tamamlanır"
maddesi mevcut.

Bu iki talimatname birleştirilip olaya uyarlandığında hükmen yenik sayılma gerekliliği açık görünüyor. Umarım yanlış yorumlamamışızdır ve sizler için aydınlatıcı olmuştur.

10 Ağustos 2012 Cuma

Türkiye Kupası'nda "Yine" Yeni Statü

Türkiye Kupası'na yıllardır akıllarınca heyecan katmak için neredeyse iki sezonda bir statü değişiklikleri ile çözüm arayan TFF yönetimleri, yine değişikliğe gitmiş. Türkiye Kupası yayın haklarının açık kanaldan tekrar Digiturk'e geçişiyle ve Süper Final'in kalkmasıyla azalması muhtemel yayın gelirleriyle hiç ilgisi olmadığından emin olduğumuz(!) bu statü değişikliği ile ilgili müsabakalar statüsünü inceledik ve nispeten karmaşık olan bu statüyü bir tablo yardımıyla kolaylaştırmayı seçtik, buyurun efendim:

Göründüğü gibi Fenerbahçemiz turnuvaya 4. eleme turundan dahil olacak ve finale kadar yürümesi halinde toplam 11 maç yapmak zorunda olacak ki bu durumun ciddi bir yük getireceği aşikar...

Not: Resimdeki çözünürlük düşüklüğü için kusura bakmayın :)

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Tevazu & Ego

Yorum sizin...


"Ben ders almam, ders veririm"

&


"Hepimiz insanız ve hata yaparız, mühim olan ders almak"

11 Mayıs 2012 Cuma

Yarın Fenerbahçeli'nin Bayram Günü


Çamur attılar...
Hadsizce suçladılar...
Linç kampanyaları başlattılar...
Biat ettikleri otoriteyi arkalarına aldılar...

Kızdık...
Öfkelendik...
İsyan ettik haksızlığa...
Kahrolduk adaletsizliğe...
Ama inancımızı yitirmedik...
"Kocaman" umutlarımızı hep muhafaza ettik...

Yarın erkenden kalkmalı...
Hoş, çoğumuz uyuyamayacağız zaten...
Çubukluyu üstünüze geçirdiğiniz gibi fırlamalı sokaklara...
Kıskanan gözlere inat gururla dolaşmalı sokaklarda...
İnletmeli sokakları "Fenerbahçe" diye gırtlakları patlatırcasına...
Yanmalı meşaleler "Bu dünyayı yakarız" sözlerini gerçeklercesine...

Çünkü yarın
Volkan'ın parçalanan dizine inat kahramanca savaşması,
Bekir'in mütevazi oyunu,
Yobo'nun en zor anlardaki soğukkanlılığı,
Bienvenu'nün o içtenlik dolu çabası,
Stoch'un birbirinden güzel golleri,
Gökhan'ın "Gönül"leri fetheden arzusu,
Emre'nin bitmek bilmeyen isteği,
Ziegler'in istikrarı ve çalışkanlığı,
Mehmet'in durmaksızın mücadelesi,
Cristian'ın enfes futbolu,
Sow'un kritik golleri,
Alex'in bir kez daha insanüstü performansı
ile;
Caner, Gökay, Özer, Mert, Selçuk, Dia, Serdar, Semih
ile
"Kocaman Umutlarımızın Sahibi"
ile
gelecek zaferi kutlama;
ama aynı zamanda
Cesur Yürek Lugano'nın hırsına,
Niang'ın hırsına, çabasına, mücadelesine,
Santos'un Antep maçında hüngür hüngür ağlatan golüne
Guiza'nın Buca'da akıttığı tertemiz gözyaşlarına 
tertemiz kupamıza da
sahip çıkma günü...

Yarın şampiyonluk ve hesap günü...
Yarın Fenerbahçeli'nin Bayram Günü !

Ya olmazsa mı?
Bizim ne olduğumuzu, kim olduğumuzu değiştirir mi?
Alex'in, Gökhan'ın ve diğerlerinin yaptıklarını küçültür mü?
Tribünde 55binin, dışarda milyonların kalbi aynı sevgiyle atmaya devam etmeyecek mi sanki?
Bu takımın bu seneki kurtuluş savaşı inkar edilir mi?
Emekleri hiçe sayılır mı?
En kötü 2006 ile 2010'un yanına 2012'yi de koyarız.
Ama ne farkeder?
Bu sevda, bu aşk biter mi?


16 Mart 2012 Cuma

Bu Ateş Üfleyerek Sönmez !

ONLAR
Çamur attılar...
Hadsizce suçladılar...
Linç kampanyaları başlattılar...
İhbar kampanyalarına giriştiler...
Biat ettikleri otoriteyi arkalarına alıp jurnalciliğe soyundular...

BİZ
Her darbe ile daha da büyüdük...
Attıkları her leke ile daha da kenetlendik...
ONLAR ağızlarından salyalar akıta akıta nefretle saldırırken biz daha da güçlendik...
İdeoloji, din, dil, mezhep, sosyal sınıf tanımayan topyekun hareket eden; Mardin'den, Kars'tan, İzmir'den, Bakü'den, Karaman'dan, Dubrovnik'ten 
25 milyon olduk.

ONLAR saldırdıkça biz güçlendik...
Biz bir korduk, ateş büyüdü, artık yangın olduk...

Yarın o yangın sizi de içine alacak...
İliklerinize kadar cehennemi yaşayacak, o sahaya çıktığınız için kahrolacaksınız!

Nükteli Galatasaray Üslubunun söylediği gibi:
Bu Ateş Üfleyerek Sönmez !


9 Şubat 2012 Perşembe

"Nükteli Galatasaray Uslübu(Üslubu)"


Ünal Aysal'ın "25 milyonun 20 milyonu açıklamasını" ve akabinde gelen "Nükteli Galatasaray Uslübu" açıklamasını hatırlarsınız. Sayın başkanın ifade ettiği "Nükteli Galatasaray Uslübu", 20 milyon "rakkamı" ile sınırlı kalmadı resmi siteye bile yansır hale geldi, bu keyifli nükteleri son olarak Galatasaray Medical Park-Fenerbahçe maçı yazısında görmek mümkün. Keyifle detaylandıralım:
"Sakatlıkları bulunan Alba Torrens ve Gülşah Gümüşay, yabancı kontenjanı sebebiyleIvanka Matic ve Ticha Penicheiro'nun tercih edilmediği karşılaşmaya takımımız Işıl Alben, Diana Taurasi, Bahar Çağlar, Tina Charles ve Sylvia Fowles beşiyle başladı. Galatasaray Medical Park aleyhine çalınan faullerle geçilen ilk iki dakikayı konuk takım 3-8 önde geçti...........Son bölümde faul çizgisine gitmeyi başaran takımımız 21-21 ile ilk 10 dakikayı geçti. Fowles 9 sayı, 5 ribaund ile oynarken rakibimiz yalnızca 1 asist üretebildi."
Altı çizili bölümle başlıyor ilk nüktemiz. İlk iki dakika faul çalınma niyetiyle amacıyla oynatılmış sanırım. GSMP adına maçın ilk avuntusu da burada geliyor, rakip sadece bir asist üretebilmiş. Ne övünç kaynağı ama...
"... Israrla takımımızın faul hakkını doldurmaya ve rakip takımın çizgiye götürmeye çalışılmasıyla bitime iki dakika kala skor 31-36'ya taşındı. Üst üste potadan çıkan toplarla büyük şanssızlık yaşayan takımımız Bahar'ın son saniye tiplemesiyle soyunma odasına 37-38 ile gitti. Galatasaray Medical Park ribaundlarda 27-18 üstünlük kurarken top kaybında 6-3 geride kaldı. Taurasi 2/12, Pondexter 0/6 saha içi isabetiyle oynarken..."
Bu kısımdaki hedef yine hakemler. Ya burası resmi site, iddianın hedefi belli. 3 Temmuzdan beri hep "malum grup", "herkesce bilinen", "kamuoyunca tahmin edildiği üzere" gibi basma kalıp tamlamalar kullandınız zaten. Zaten resmi sitede olması komedi olan bu iddiayı buraya taşımışsın bari net olun da şu altı çizili kısımda ne anlatmak istediğinizi açık seçik dillendirin. Cümledeki anlatım ve mantık bozukluğunu ise yine "nüktedir nükte" diye geçiştirmeyi tercih edelim. İlk periyottaki asist avuntusunun yanına bu kez de ribaundlarda ve top kaybında kurulan üstünlük ile Pondexter'ın atış yüzdesi ekleniyor.
 "Üçüncü çeyrek 56-60 sona erdi, son anlarda Taurasi'ye yapılan faul es geçildi.Son çeyreğe de aynı beşle başlayan Galatasaray Medical Park, Fowles'ın pozisyonunda verilmeyen basket faul sonrası hızlı hücumlardan yediği sayılarla 8 sayı geriye düştü ve mola hakkını kullandı. McCoughtry'nin sürekli faul çizgisine gelmesiyle skor 58-68'e kadar geldi."
Ve nükteler bu bölümle son buluyor ve genel hatlarıyla gördüğünüz üzere maç yazısı boyunca olduğu gibi burada da hakemlerin faul konusundaki tavrı bir resmi siteye yakışmayacak düzeyde komik-pardon "nükteli" bir biçimde dillendirilmiş.



Bu yazıyı hazırlarken aşırı dozda Galatasaray nüktesine maruz kalınca biz de bir kaç kelam etmek isteriz en "nüktelisinden":

  • Nükteli Galatasaray "Uslübu" istatistiklerle konuşur, bakıın: Fenerbahçe maç boyunca 25 kez serbest atış kullanırken Galatasaray Medical Park'ımızda bu rakam sadece(!) 23cük'ten ibaret. Yine Fenerbahçe aleyhine maç boyu 21 faul düdüğü çalınırken,  Galatasaray Medical Park'ımız aleyhine muazzam sayıda bir farkla(!) 22 faul düdüğü çalınıyor.
  • Süpersonik dünya yıldızı, iyiliğin dostu kötülüğü düşmanı Taurasi'imizin karşılaşma hakemlerince savunulduğu görülmüş olup 4/20 şut yüzdesinin tek sebebi budur.
  • Avrupa'nın açııııııık ara en iyi guardı olan Işıl Alben'imizin sayı atamış olması hakemlerin katı alan savunmasından kaynaklanmıştır.
  • Maç ilk maçta oluşan 14 sayıdan fazla farkla bittiği için saha avantajı Galatasaray Medical Park'ımıza verilmelidir.
  • Başarılar gelip geçmekte, asalet bize yetmektedir.
  • Galatasaray Medical Park'ımız, Fenerbahçe'ye değil Ülkerspor'a yenildiği, yok lan Acıbadem'e, yok yok Universal'e, pardon Grundig'e. Kime yenildik lan biz ?

Not: "Uslübu" değil üslubu olduğunun ve "rakkam" değil rakam olduğunun, hatta 20 milyonun rakam da olmadığının ben de farkındayım ama sayın başkan öyle dillendirmişse nüktedendir deyip dokunmamayı yeğledim.

31 Ocak 2012 Salı

Soruşturmada TOP 5 !



Pazar sabahının verdiği uyuşuklukla kalkmıştık hepimiz yatağımızdan. Bu uyuşukluğu atıp pür dikkat ekranların karşısına geçmemizi ancak böyle şok edici bir haber sağlayabilirdi. İşte o andan bugüne kadar hiç bir Fenerbahçelinin hayatı eskisi gibi değil. Soruşturmayla yatıp soruşturmayla kalkar olduk. Kızgınız, öfkeliyiz ama soruşturmanın kendisine değil; yürütülüş biçimine, hukuksuzluklara, komikliklere, linç çabasına. Bu linç çabası, bu karalama faaliyetleri yürütülürken ortaya atılan mesnetsiz iddialar artık kendini aştı. Her gün bir başka iddia çürüyor, bir başka yalan ortaya çıkıyor. Bu iddiaları gelin bir bir ele alalım ve kendimizce Top 5 listemizi çıkaralım.



5 Numara: "Aziz Yıldırım'ı Bir Şey olmasa Alamazlar Aga"
Soruşturma ilk başladığı dakikadan itibaren şike varlığına dair şike varlığında dair tüm kamuoyu tarafından kullanılan en büyük sav buydu. "Koskoca Aziz Yıldırım Hacı", "Bir şey olmasa alırlar mı adamı", "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz" söylemlerinin ötesine gidemeyen bu iddia karşısında sanırım geride kalan 4-5 yıllık sürede Türkiye'de kimlerin tutuklandığını ve hala yargılanmayı beklediğini inceleme zahmetinde bulunmalarını rica etmemiz uygun olacaktır. Geçen 7 aylık süreçte hala en ciddi dayanak olarak gösterilen bu açıklamalarla top 5 listemize başlıyoruz.

4 Numara: "Şike Tespit Ettik"
Emniyetin henüz sürecin üçüncü gününde yaptığı, "Örgütlü bir şekilde, Süper Lig ve Banka Asya Birinci Ligindeki toplam (19) maçta şike ve teşvik faaliyetlerinin gerçekleştirildiği tespit edilmiş ve delillendirilmiştir." açıklamasıyla başlayalım. Görevi delilleri toplamak, soruşturmayı gizlilikle yürütmek ve adli makamlara aktarmak olan kuruluşun bu açıklamasının ne gariptir ki başka bir soruşturmada örneği yok. Artık salt kendi görevlerini yerine getirmekten bıkmış olacak ki biraz da savcıcılık, hakimcilik oynamaya karar veren İstanbul Emniyetinin bu açıklaması listemize 4 numaradan dahil oluyor.

3 Numara: "Son Beş Maçın Sonucunu Biliyorduk"
Süreç başladığından beri gizliliği olan her verinin sızdırılması gibi özel görüşmelerden sızdırılan bir açıklama da savcının Mehmet Ali Aydınlar'a söylediği iddia edilen "Son beş maçın sonucunu oynanmadan biliyorduk" açıklamasıydı. Her ne kadar bu açıklama süreç başladıktan nedense yaklaşık 2 ay sonra özel yetkili savcı tarafından yalanlansa da bu iddianın soruşturma için yürütülen manipülasyonda ne derece etkili olduğu hala mesnetsizce kullanılıyor olmasından belli. 3 numara da bu varlığı meçhul açıklama yer alıyor.

2 Numara: "Emenikenin Para Sayarken Görüntüleri Var"
Malumunuz şike soruşturması kendi ünlülerini de yarattı. İşte soruşturmann ilk günlerinde bunlardan biri de Ekrem Açıkel'di. Daha soruşturmanın ilk dakikalarında CnnTürk ekranlarında Fenerbahçe keyifli küme düşürülürken sık sık bu tiz sesli muhabire bağlanılıyor ve bu abimiz de heyecanla anlatuyordu. İşte o sırada abimiz söyledi bu cümleyi. Güya Emenike, Fenerbahçe'den 32. hafta kendilerine karşı oynamaması için para almış ve bu parayı sayarken takibe yakalanmış, bu durum görüntülendirilmişti. Bu mesnetsiz iddiaya dayanak olarak o maçta oynamaması gösterilen Emenike'nin ne sağlık raporu ve diğer maçlarda da oynayamaması gündeme geldi ne de süreç başladığından beri şüpheli isimlerin en mahrem anları bile ortaya çıkarken bu görüntüler ortaya çıktı. Bu saçmalık da listemize 2 numaradan girmeyi başardı.

1 Numara: "Korcan'ın Kız kardeşi Üzerine Araba Alındı"
Bu iddiamıza göre de Sivas-Fenerbahçe mücadelesinde şike yapması karşılığında Korcanla anlaşılmış ve Korcan'a bu şikenin karşılığı olarak Mini Cooper hediye edilmiş; fakat durum belli olmasın diye araba Korcan'ın değil, kız kardeşinin üzerine kaydettirilmişti. Bu iddia da kamuoyunu ikna etmek adına önemli bir dayanak olabilirdi, nispeten oldu da ta ki Korcan'ın kız kardeşi olmadığı ortaya çıkana kadar. Yanlış anlamayın kız kardeşi olmadığı ortaya çıktı diye bu iddia çürümedi. Hala bu iddiayla Fenerbahçe'yi ve Korcan'ı suçlayanlar, kız kardeş rezaletine kılıf arayanlar mevcut. Kendilerine 1 numarayı uygun gördük.

5 Ocak 2012 Perşembe

FBloggers "58. Madde Değişmesin" Diyor !


3 Temmuzdan beri yaşanan sürecin ilk anından bu yana Fenerbahçe taraftarının büyük çoğunluğu gibi "bir şey varsa düşelim" tavrını 'FBloggers' oluşumu olarak da benimsedik. Son günlerde kamuoyunda, soruşturmanın kulüpleri ilgilendiren sonuçlarını belirleyecek olan TFF Disiplin Talimatnamesi'nin 58. maddesinde değişiklik yapılması ile ilgili bir algı yaratılmıştır. Söz konusu maddenin içerik bakımından ele alındığında iddianamedeki suçlamalar baz alınırsa sadece Fenerbahçe'ye değil, adı geçen diğer kulüplere de cezai yaptırımları olacağı aşikardır. Kamuoyunda oluşturulan bu değişim algısı ve akabinde TFF tarafından Genel Kurul kararı alınması neticesinde -her ne kadar önem verilmese de- konunun en önemli muhatabı olarak biz Fenerbahçeliler de düşüncelerimizi belirtmek isteriz.  

Sürecin ilk gününden bu yana Fenerbahçe taraftarının büyük çoğunluğu gibi biz 'FBloggers" olarak da her şartta kulübümüzün yanında durduk. Kulübümüze yönelik yürütülen linç kampanyasına karşı durduk. Haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı   takımımızın sahada akıttığı alın terine sahip çıkmak için Topuk Yaylası'na, Bağdat Caddesi'ne, Taksim'e koştuk. Moda'yı fenerlerle ışıldattık, Uzunçayır'da biber gazı yedik. Kulübümüze maddi destek sağlamak uğruna Fenerbahçe Kart'a, Feneriumlara koştuk. 

Biz "FBloggers" oluşumu olarak Fenerbahçemizin geçen seneki şampiyonluğunun tamamen hocamız ve futbolcularımızın emeği ve alın teri ile kazanıldığına sonuna kadar inanıyoruz. Sahadaki mücadeleden, Alex'in hırsından, Guiza'nın gözyaşlarından, Stoch'un o içten çabasından, Gökhan'ın arzusundan, Aykut Kocaman'ın alın terinden zerre kuşkumuz yok. Adil bir yargılama neticesinde Fenerbahçemizin ve yöneticilerimizin bu süreçten aklanacağı beklentisi ve umudunu taşıyoruz. Ancak soruşturma süreci boyunca kulübümüze yönelik haksızlıklara nasıl isyan edip karşısında dimdik durdu isek, soruşturmanın sonucunda beklentilerimizin aksine Fenerbahçemizin yöneticileri vasıtasıyla hukuksuz işlere bulaştığına kanaat getirilirse mevcut yaptırımların uygulanması beklentisi içerisindeyiz. Şunun bilinmesi isteriz ki "halkın takımı" olarak addedilen bir camianın mensupları olarak biz Fenerbahçelilerin haksızlıkların, hukuksuzlukların yanında olmamız mümkün olamaz. 

Fenerbahçe Yönetim Kurulu, kulübün soruşturmadan aklanarak çıkacağına inanıyorsa bu süreci lekeleyecek, kafa karıştıracak çabalara ortak olmaktan kaçınmalıdır. Disiplin talimatnamesinin 58. maddesi adil bir yargılanma sonucunda harfiyen uygulanmalı ve Fenerbahçe suçlu bulunursa küme düşürülmelidir.

Saygılarımızla...
FBloggers