16 Aralık 2011 Cuma

Bir Garip Kulüp (!)


Bugün Trabzonspor Kulübü tarafından resmi sitelerinden Zokoro'ya verilen ceza ile ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamayı tanımlarken "hayret verici", "garip", "ilginç" gibi tabirler kullanmamamız söz konusu kulübün bu trajik açıklamalarına bu sıfatların artık yetersiz kalmasından kaynaklanıyor. fanatiktrabzonluyuz-serefsizfener.blogspot.com adlı bir blog mevcut olsa sahiden şu seviyede bir açıklama yapmayabilir. Bir resmi sitenin yüksek ihtimalle yönetim kurulu onayıyla böyle bir açıklama yapması sahiden vahim bir durum. Açıklamayı parça parça irdelemeden verilen cezanın orantısız olduğunu, adil olmadığını da belirtelim:
Faul olduğu bile tartışılan bir pozisyonun ardından oyundan atılan ve Gençlerbirliği maçında görev almayan Zokora’nın özellikle Fenerbahçe müsabakası öncesinde böylesine ağır bir cezaya çaptırılması manidardır.

Öncelikle kırmızı kart pozisyonunun tartışmalı olduğu doğru; ancak bu cezanın Fenerbahçe maçında verilmiş olmasının tamamen fikstürde bir sonraki maç olmasından kaynaklandığını idrak etmek gerekiyor öncelikle.
Böylesi bir kararı veren heyete ancak Fenerbahçe genel kurul üyesi olan ve cebinde bu kulübün kartını taşıyan bir Başkan liderlik edebilir.

İşte ilk bomba burda patlıyor, kıytırık taraftar forumlarında böyle iddialar yok gerçekten. Bu zihniyet geçen sene de kendini kalkan yanlış ofsayt bayrağını yardımcı hakemin Aziz Yıldırım ile hemşehri olmasına bağlayarak kendini göstermişti.
Daha yakın tarihte, Fenerbahçeli Alex ile Galatasaraylı iki oyuncu Elmander ve Engin Baytar örneği ortada dururken, bu oyuncuların işledikleri hatalara rağmen adeta Trabzonspor maçına yetiştirilmesine özen gösterilirken, son Zokora kararı ister istemez kafamızdaki soru işaretlerini arttırmıştır.

Elmander'in iki maç verilen cezasının bir maça indirilmesinin yanlış olduğunu varsaysak bile yetiştirilmeye çalıştığı maçın Trabzonspor değil, Fenerbahçe maçı olduğunu varsaymamız gerekir. Ama pardon disiplin kurulunun başındaki şahıs Fenerbahçeliydi, değil mi? Dirsek atmadığı pozisyonunun içindeki Karabüksporlu futbolcu tarafından bile belirtilmişken Alex'i de bu tartışmanın içine çekmek de olayı bir kez daha Fenerbahçe'ye getirmeye çalışmaktan geliyor sanırım. Alex'in de Trabzonspor maçına yetiştirilmesine özen gösterildiği anlamı çıkan cümlenin bu kısmının bir anlatım bozukluğundan ibaret olduğunu umuyorum :)

Trabzonspor Yönetim Kurulu, Zokora kararıyla ilgili olarak tahkim kuruluna gereken başvuruyu yapacak ve cezanın kaldırılması yönünde talepte bulunacaktır. Ancak maalesef üzülerek söylemek istiyoruz ki; Disiplin Kurulu’nun 4-3, Tahkim Kurulu’nun 6-1 birilerinin yanında olduğunun seslendirildiği, üstelik kararlarla bu durumun ve iddianın desteklendiği bir ortamda güven ortamı iyice sarsılmıştır.

Son bomba da yine "Telegol ağzı" ile geliyor. Diyelim ki burada yazılan  "Disiplin Kurulu’nun 4-3, Tahkim Kurulu’nun 6-1 birilerinde" olduğu iddiası doğru olsun. Peki bu durum hangi kararlarla destekleniyor ? Elmander'in cezasının düşürülüp Fenerbahçe maçında oynaması kararıyla mı destekleniyor "birilerinin" elinde olduğu ?

Bu trajik açıklama ve söz konusu kulübün yıllardır yaptığı benzer açıklamalara dayanarak;
  • Diğer balıkların aksine hamsinin zeka gelişimine katkı sağlayan Omega3 maddesi içermiyor olabileceği,
  • Yıllardır gülümseyerek dinlediğimiz bütün o fıkraların aslında fıkradan ibaret olmayabileceği,
  • "Leman", "Penguen", "Uykusuz gibi dergileri okumaktansa Trabzonspor resmi internet sitesi okumanın daha çok güldürebileceği,
gibi sonuçlara varmak mümkün.

Hak ettiğiniz cevabı almanıza 2 gün kaldı, sabredin.
İliklerinize kadar cehennemi hissedecek,
Zokora gibi cezalı olmadığınıza kahrolacaksınız.
Sabredin !

8 Aralık 2011 Perşembe

Tehlikeli Bir Nokta 1 Yaşında

"Ne zamandır aklımda Fenerbahçe sevdamıza dair bir şeyler karalamak. Her salon çıkışı, her maç sonrası satırlar kafamda canlanırken kaybolup gidiyor aylardır. Erteleye erteleye bugüne kadar geldim yazmaya başlamak için. Ama şimdi siftah zamanı." diyerek başladığımız Tehlikeli Bir Nokta'da bugün ilk senemizi doldurduk. Bir Fenerbahçeli için duyguların en karmaşık yaşandığı son bir yılda elimizden geldiğince bir şeyler karalamaya, bazı konulara dikkat çekmeye, haksızlıklara cevap verip karşısında durmaya çalıştık. Bu yöndeki naçizane çabalarımızı sürdürmeye önümüzdeki yıllarda da devam etmeyi diliyoruz.

26 Kasım 2011 Cumartesi

Kocaman Gururumuz

Yaşanan malum süreçten dolayı bu lige dair yazmayacağımızı, bu kirli düzenden tiksindiğimizi söylemiştik sezon başında. Boşladık buraları da haliyle. Lige dair bir şey yazmayacağız yine. Nasıl biterse bitsin nasıl sonuçlanacağı belli olmayan bir yarışta puan, galibiyet gibi kavramlar Fenerbahçe camiasının yaşadığı bu zorlu savaşın yanında fazlasıyla arka planda kalıyor zaten. Pek çoğumuzun beklentisi sahaya yansıyacak hırs ve mücadeleden ibaret nitekim. Bu durumu detaylandırmaya, sahadaki performansları değerlendirmek gibi bir niyetim yok açıkçası.

Benim derdim şu süreçte ilk onbir, oyuncu değişikliği tercihleri ile hoca asan zihniyetle. Hoca hata yapacak elbet, yanlış değişiklikler olacak. Ama bu dönemde yöneticiler dahi siyasi otorite etkisiyle gıklarını çıkaramazken dimdik duran, camianın doğal lideri olan Aykut Kocaman'a yapılan saygısızlıkları içime sindiremiyorum. Kızacaksanız oyuncu değişikliğinde koşma zahmetine katlanmayanlara, sırtındaki çubuklunun değerini fark edemeyenlere kızın, bu süreçte hala dimdik durabilmemizi sağlayanlara karşı haddinizi bilin !

Aykut Kocaman, gururumuz onurumuzdur.
Aykut Kocaman, Fenerbahçedir.


22 Ağustos 2011 Pazartesi

Rüzgar Tersine Dönmüş

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi Nurullah Çınar tarafından verilen kararda ise, soruşturma dosyasında gizlilik kararı bulunmasına rağmen, dosyada yer aldığı iddia edilen bir kısım telefon görüşmeleri, ifade tutanakları ve diğer belgelerin basın yoluyla kamuoyuna aktarıldığı ifade edildi. “Soruşturma konusu olaylar ve şüpheliler hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmamasına rağmen, kesin hüküm gibi sunulan veya kamuoyunda bu şekilde algılanmaya elverişli denetimsiz yayınlar ile başkalarının ve şüphelilerin şöhret ve haklarının, aile düzenlerinin ve toplum sağlığının tehlikeye düşürüldüğü" belirtilen kararda, “Şüphesiz basın özgürlüğünün bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerdiği ancak başkalarının şöhret ve haklarının zarara uğratılması, aile düzeninin ve toplum sağlığının bozulması tehlikesi karşısında basın özgürlüğünün sağladığı bir kısım hakların kullanılmasının ve kamuoyunda haber alma hakkının ertelenebileceği" vurgulandı.



Soruşturma başlayalı 50 gün olmuş,
Gazetelerde şüphelilerin en mahrem görüntüleri yayınlanmış,
'Gizli' soruşturmanın tutanakları basına-medyaya servis edilmiş,
Serbest bırakılan "Futbolcuların para sayılırken görüntüleri var"mış,
Korcan'ın 'olmayan' "kız kardeşi üzerine araba alınmış",
Ancak 45 gün sonra yalanlansa da "Son beş maçın sonuçları biliniyor"muş,
Maç öncesi iki takım yönetimleri arasında yenen rutin yemekler "Gizli toplantı"ymış,
İçinde bilet ve forma bulunan "Fenerium poşetlerinin içinde binlerce dolar şike parası var"mış,
Soruşturma kapsamında tutuklu isimler en ağır linç kampanyasını yaşamış,
Medya tarafından yargısız infazın en insafsızı yapılmış...

Sonra...

Etik kurulu dosyaları incelemiş,
Somut bir bulgu tespit edilememiş,
NATO ihalesi çok konuşulur hale gelmiş,
Aziz Yıldırım mektuplarıyla ters kamuoyu yaratmaya başlamış,
Savcı ve soruşturmayı yürütüş biçimi artık ciddi biçimde sorgulanıyormuş
ve 
Soruşturmaya yayın yasağı gelmiş.

Sonuç mu ?
Linçin, saldırının her türlüsü yapılmış,
Fenerbahçe televizyonlarda küme düşürülmüş,
Tutuklu bulunan isimleri 'Gazeteci'ler (!) mahkum etmiş,
104 yıllık bir camia her türlü saldırıya, karalamaya uğramış
ama 
yayın yasağı ancak soruşturmadaki usulsüzlükler konuşulmaya başlayınca gelmiş,

Açık ve net...
demek ki rüzgar tersine dönmüş...



15 Ağustos 2011 Pazartesi

Biz Kararımızı Verdik !

Federasyon karar verecekmiş bugün,
"Sanat eseri soruşturma"dan 
"fenev düşsün, amatöre düşsün, tü kaka fener" 
sonucunu bekleyenler çoğunlukta.

Öncelikle soruşturma ilk başladığı günden beri belirttiğimiz fikrimizi yenileyelim.
Biz somut ya da değil bir şike ve/veya teşebbüs varlığı tespit edilirse en ağır cezanın verilmesi gerektiği konusunda ısrarlıyız.
Ancak kamuoyunda süreç başlatıldığından beri süregelen yargısız infaz süreci, gizlilik ihlalleri, hukuksuzluklar, soruşturmanın 'iddia makamı' olmayı üstlenen kişilerin daha önceki benzer operasyonlarda da aynı 'rol'ü üstlenmiş olması, gizlilik kararının her gün hiçe sayılmasına rağmen ortaya hala somut delil koyulamıyor oluşu; soruşturmaya güveni, güvenimizi derinden sarsmış, operasyonun 'şike' adı altında başka amaçlarla gerçekleştirildiği izlenimi yaratmıştır.
Yine de belirtmekte fayda var ki soruşturmaya duyduğumuz tüm bu kuşkuya ve rahatsızlıklara rağmen, Türkiye'de bulunmasının pek mümkün olmadığı adil bir yargılama sonucunda şike varlığı kamuoyu ve vicdanlar rahatlatılarak kanıtlanırsa en başta belirttiğimiz gibi en ağır karara hazırız.


Diyelim ki bugün beklediğimizin aksi oldu,
Ne fark eder ulan !
                 Alex'in insanüstü performansını değiştirir mi karar ?
Gökhan'ın "gönül"leri fetheden hırsını görmeyen kaldı mı?


Diyelim ki hak-hukuk-adalet dinlemeden kararlarını verdiler.
Ne fark eder ulan !
Dia'nın sağlı sollu yardırışlarına ne etkisi var kararın ?
Stoch'un o çocuk gibi heyecanlı halleri hafızamızdan silinecek mi karar olumsuzsa?

Diyelim ki düştük, şampiyonluğu aldılar elimizden.
Ne fark eder ulan !
Santos Antep'e koymuştu ya 90+4'te, unutacak mısınız onu ?
Amatöre de düşsek Guiza'nın Buca golünü izledikçe gözüm dolar benim, ya senin?

Diyelim ki düştük.
Aykut'un nasıl "kocaman" koyduğu gerçeği aklımızda kalmayacak mı?

Biz tüm sezon boyunca,
Kızdık,
Öfkelendik,
Bağırdık, çağırdık...
Küfredenlerimiz de olmuştur elbet,
Ama inancımızı yitirmedik,
"Kocaman" umutlarımızı hep muhafaza ettik,
Kıskanan gözlere inat gururla dolaştık 'çubuklu' üstümüzde,
Yaktık meşaleleri "Bu dünyayı yakarız" sözlerini gerçeklercesine,
İnlettik sokakları "Fenerbahçe sen çok yaşa" diye gırtlakları patlatırcasına
ve
Onlar bugün ne karar verirse versin mühim değil,
Biz kararımızı çoktan verdik...

ŞAMPİYON FENERBAHÇE


3 Ağustos 2011 Çarşamba

Bir Futbol Üstadı: Sanem Altan

Öncelikle belirtelim yazının bizzat Sanem Altan ağzından söylenmiş tırnak içinde yer alan kısımları dışında geri kalan her yer ironiden ibarettir. Belirtmeliyim ki Sanem Altan yıllardır sporu takip eden biri olarak çok sevdiğim bir köşe yazarıdır. Futbol konusundaki engin bilgi ve tecrübelerine çok değer veririm. Bir aydır Türk futbolunun gündemine oturan bu şike soruşturmasında da olaylar ilk başladığından beri "ah keşke Sanemciğim bir şeyler yazsa da bilgilensek, olayları öğrensek" diye hayıflanıp duruyordum. Neyse ki objektif-cesur kalem Sanem Altan bu arzumuza kayıtsız kalmadı, geçtiğimiz günlerde bir yazı kaleme aldı. İki yazı arasındaki tutarlılık umarım Türk medyasının Sanem Altan gibileri örnek almasını sağlar.


01.08.2011 Sanem Altan'ın köşesinden:
"......
- F.Bahçe-İBB maçı (2-0) kesin şike... İ.Akın ve İskender maçı satmış.


- Bursa-İBB maçında (1-1) 4 oyuncuya 60 bin lira teşvik ödenmiş. Bursa puan kaybedip zirve yarışından düşsün, F.Bahçe ile Trabzon başabaş kalsın diye...
....."





Aynı gün Sanem Altan'ın twitter hesabından bir anektot




ve 03.08.2011 Sanem Altan'ın köşesinden:
"........
Bu arada İBB’li İskender’le ilgili verdiğim bilgiye takılanlara şunu söyleyebilirim:

İskender, F.Bahçe maçıyla ilgili değil, Bursa-İBB maçında teşvik primi almakla suçlanıyor.

Aynı cümle içinde yan yana yazınca hatalı gözükmüş. Koca yazının içinden de bunu gerektiği gibi kullandı zaten, yazıya karşı çıkanlar...

......"


Yılların gazetecisi Sanem Altan'ın arasında bir satır boşluk bırakarak, tire koyarak yeni bir maddeye geçtiği bölüm aynı cümle içinde yan yana yazınca hatalı görünmüş, aslında öyle de görünmemiştir de sarı lacivert grup  "azgın" olduğu için öyle anlamıştır kesinlikle. 


Fazla söze hacet yok. Fenerli basının karşısında bir tutarlılık abidesi bir futbol üstadı Sanem Altan'ın karşısında saygıyla eğiliyorum.

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Şike Soruşturmasında "En"ler

Pazar sabahının verdiği uyuşuklukla kalkmıştık hepimiz yatağımızdan. Bu uyuşukluğu atıp pür dikkat ekranların karşısına geçmemizi ancak böyle şok edici bir haber sağlayabilirdi. İşte o andan bugüne kadar hiç bir Fenerbahçelinin hayatı eskisi gibi değil. Soruşturmayla yatıp soruşturmayla kalkar olduk. Kızgınız, öfkeliyiz ama soruşturmanın kendisine değil; yürütülüş biçimine, hukuksuzluklara, komikliklere, linç çabasına. Ben de kendimce bu soruşturma süreci boyunca yaşanılan bu garip olaylardan ve sebebiyet veren kişilerden bir "en"ler listesi oluşturdum, buyrun:


"En" Trajikomik - Trabzonspor Divan Başkanlık Kurulu Açıklaması

Klasik bir laz fıkrasını aratmayacak garipliklerle dolu Trabzonspor Divan Başkanlık Kurulu'nun açıklaması "En" trajikomik açıklama olarak yer alıyor listemizde:

"Belirtilen süreç 2010 – 2011 Spor-Toto liginin ikinci yarısını kapsamaktadır. Bu süreçte Trabzonspor’un elde ettiği başarı ölçüsü bellidir. Bu rakam da 40 puandır. Trabzonspor’un ilk yarıda elde etti puan ise 42’dir. Sonuçta bu ekip 82 puan toplayarak averajla ligi ikinci sırada bitirmiştir. Bu 82 puanın içerisinde hiç kimse lekeli bir puanın varlığını herhangi bir belgeye dayalı olarak gösterememektedir......Herkes Trabzonspor’un bu puanları emeğiyle kazandığına hem fikirdir! 53 sezonluk birinci lig tarihinde hiçbir takımın, özellikle ligin ikinci yarısında 17 maçta 16 galibiyet aldığı görülmüş bir olay değildir. Tartışılması gereken asıl konu budur!"

Hukuk sürecine güvenin vurgulandığı yazıda 17 maçta 16 galibiyet almanın şike kanıtı olarak lanse edilmesi bu camiadan beklenmeyecek türde bir tavır değildi zaten.


"En" Gereksiz - Emniyet Açıklaması
Artık salt kendi görevlerini yerine getirmekten bıkmış olacak ki biraz da savcıcılık, hakimcilik oynamaya karar veren İstanbul Emniyeti listeye "en" gereksiz olarak giriyor:
"Örgütlü bir şekilde, Süper Lig ve Banka Asya Birinci Ligindeki toplam (19) maçta şike ve teşvik faaliyetlerinin gerçekleştirildiği tespit edilmiş ve delillendirilmiştir."
"En" Utanmaz - Habertürk Paçavrası -pardon- Gazetesi
Bir insanın en mahrem anlarından biri olan eşkal fotoğraflarını bir şekilde ele geçirip basın etiğini hiçe sayarak yayınlayan parlak ön sayfalı kağıt yığını "en" utanmaz olarak listeye giriyor. Üstelik bu paçavra her gün işkembeden sallama diyaloglarına aradan geçen 22 güne rağmen tüm hızıyla devam ederken, Kadıköy'e bir daha nasıl muhabir göndereceğinin hesaplarını yapmaya başlasa iyi eder.
"En" Kararsız- Ünal Aysal
Quality Turkish Media tarafından bir zamanlar Sadri Şener'in "sevimli başkan" olarak lanse edilmesinin ardından Ünal Aysal da damdan düşer gibi geldiği görevde "centilmenlik abidesi" olarak sunulmaya çalışıladursun soruşturmanın ilk günlerindeki "konudan uzak duracağız" açıklamasıyla bu imajı pekiştiriyordu. Sonra iki gün geçti, bir baktık Ünal Aysal eski Galatasaray yönetimlerine teşekkür ediyor geçmişlerinde böyle lekeler bırakmadığı(!) için. Bir hafta sonra bu kez Ali Dürüst'ün de katıldığı kulüpler birliği toplantısında çıkan hiçbir şey olmamış gibi devam şeklinde alınan kararın ardından "ateşi üfleme la, sönmez öyle düşür gitsin" ve "gelin bizi de soruşturun, geçmişi inceleyin" diye sahte kabadayılıklara soyundu. Diyeceğim odur ki "kitlelere oynayacağım", "taraftarı arkama alacağım" diye Ünal Aysal'ın biraz kafası karıştı galiba, listenin "en" kararsız  kısmında yer buldu kendine.
"En" Duruşunu Bozmayan(!) - Forza Beşiktaş
Süreç Fenerbahçe'den ibaretken ve Aziz Yıldırım'ın tutuklanma kararının açıklanmasını takiben anında "Trabzonspor'un alınteri ile kazanılmış şampiyonluğu"nu kutlayan, ardından kendi yöneticileri ve teknik direktörünün tutuklanması ile "aklanın da gelin" diyen -ki bu insanların tutuklanması suçlu oldukları anlamına gelmez- sonra da imza kampanyası ile tutuklu Beşiktaşlıların serbest kalmasını isteyen Forza camiası "en" duruşunu bozmayan(!) olarak listeye dahil oluyor.
"En" Zayıf'ı - Fenerbahçe Yönetim Kurulu 
Cumartesi günkü divana kadar doğru düzgün bir açıklama bile yapmayan, açık ve seçik ne düşündüğünü söyleyemeyen, taraftarı tatmin edici tek bir hamle yapmayan yönetim bu süreçte sınıfı geçememiştir. Kabul ediyorum; büyük şok yaşıyorlar, ama biz de yaşıyoruz. Birilerinin çıkıp taraftarı telkin etmesi lazım. Onlar bunun için görevde, bunun için seçildiler. Kıvırmadan, evirip çevirmeden net konuşmaları lazımdı, olmadı. Evet, bu soruşturma sürecinin en "zayıf" halkası Fenerbahçe Yönetim Kurulu'dur. 
"En" ........- "Taraf" adıyla bilinen müsvette
Bunlar üzerine yorum yapmaya niyetim yok, sadece süreçteki haberlerinden satır başları vereceğim:

Çarşı delikanlılığın manifestosunu yazdı (14.07.2011)
Fenerbahçe taraftarlarının şike operasyonlarına yönelik anlaşılmaz tepkisinden sonra Beşiktaş taraftar grubu Çarşı’nın akıl ve vicdan dolu açıklaması gelecek için ümit verdi.
"En"lerin sayısını artırmak fazlasıyla mümkün. Çünkü adeta tiyatro gibi bir süreç yaşıyoruz. Her türlü hak-hukuk çiğneniyor, usülsüzlük yapılıyor, linç kampanyası devam ediyor. Buna rağmen camia olarak dimdik ayaktayız. İddialar doğruysa en ağır cezanın verilmesi gerektiğini en baştan beri söylüyorum, söylüyoruz. Ama ya değilse?

22 Temmuz 2011 Cuma

Kaynama Noktası

Dün çok ilginç şeyler yaşandı Kadıköy'de.
Yıllardır basın için de deplasman taraftarı için de en ufak bir sorunun yaşanmadığı Saracoğlu'nda bir uyanış yaşandı.

Fenerbahçe taraftarının yaşadığına "cinnet" "çıldırmak" adına ne derseniz deyin;
dün yaşananlar ülkede başta dil, din, ırk üzerinden yapılan ötekileştirmenin spora uygulanmasının yansımalarıydı.
Siz 25 milyonluk bir kesimin büyük çoğunluğunun dilinin, dininin, partisinin önünde tuttuğu, bir üst kimlik olarak gördüğü takım-taraftarlık olgusuna sistematik bir şekilde saldırırsanız gerginliğin bir yerde patlaması doğaldır.
Burada mesele (eğer varsa) şikeye ya da şikeyi yapana sahip çıkmak değildir.
Türkiye'de ötekiliştirilmeye çalışılan her gruba, kesime yapılan muamele basındaki şaklabanlar yoluyla Fenerbahçe camiasına yapılmış ve Fenerbahçeliliğini diğer kimliklerinin üzerinde tutan insanlar doğal olarak bu duruma tepkilerini göstermişlerdir.
Elbette o emekçi fotomuhabirlerinin bu tepkiyi hak etmediği gerçektir.
Ancak;
20 gündür siz 3 yöneticisi üzerinden 104 yıllık bir camianın futbolcu, hoca, yönetici, taraftar ayırmaksızın her kesimini linç ederseniz; medyadaki sözüm ona gazeticiler, köşe yazarları yüzünden de bütün medyanın linç edilmesi kaçınılmaz olur.

Bununla birlikte sahaya girip oyunun durmasına neden olunması yanlıştır; ancak ilk etapta sadece birkaç taraftar sahaya girmiş ve çıkarılmışken, Migros tribünün önünde sahaya girmesi özel güvenliklerce engellenmiş bir şahsın yere yatırılarak şiddet uygulanmaya başlanması galeyanı yaratan asıl faktör olmuştur.
Nitekim en tipik özelliği galeyana gelmek olan bir halka mensup taraftarı 20 gündür kullandıkları hukuksuz ve usülsüz yöntemlerle kaynama noktasına getirenler, dünkü maçın tamamlanamamasının ve tekrarlanmamasını ümit ettiğim olası olayların asıl suçlularıdır.
Bundan sonra Fenerbahçe futbol takımı hangi yasal yaptırımla karşılaşırsa karşılaşsın, hangi ligde mücadelesine devam edecek olursa olsun benzeri olayların çıkması maalesef muhtemeldir; çünkü artık kaynama noktası aşılmıştır.

Not: Sahaya girilmesinin yanı sıra her ne kadar henüz masumiyet karinesinin gerektirdiği üzere suçlu olarak değerlendirmemizin yanlış olacağı Aziz Yıldırım tshirt ve maskeleri şahsi kanaatimce gereksiz olmuş, Fenerbahçe olgusunun Aziz Yıldırımla eşleştirilmesi gibi yanlış bir kanı oluşturmuştur.

Geri Döndük !

3 Temmuz günü o ateş yandığında "bu iki yüzlülüğe daha fazla katlanamıyoruz, kapatıyoruz" demiştik. İnsanların iki yüzlü tavırlarına, linç politikasına katlanamayacağımızı, bu durumu midemizin kaldırmayacağını düşünmüştük.
Kaldırmadı da.
Yalan söylediler.
Kurgu diyaloglar yazdılar.
Anıtkabir ziyaretini "anlamsız" buldular.
İzansızca, şerefsizce, düşünmeden, hesaplamadan bel altı vurdular.

İşte dün öyle bir uyanış gerçekleşti ki,
"Artık 'Tehlikeli Bir Nokta' da uyanmalı" dedik.
Dün öyle bir devrim başladı ki,
"Artık kayıtsız kalamayız" dedik.

Geri döndük !

3 Temmuz 2011 Pazar

Kapatıyoruz !

Cilalı İbo ile Turist Ömer kadar olmasa da sonuna kadar Fenerbahçeliyim. 
Buna rağmen, tüm kalbimle aksine inanıyor olsam da ortada somut bir durum varsa, suçlu kişi ve kurumlara en ağır cezalar verilmelidir. 
Ancak;
1. İşlerine geldiğinde haklı olarak "suçluluğu kesinleşene kadar masumiyet" kavramını sonuna kadar savunup söz konusu Fenerbahçe olunca ilk dakikadan "şikeci" damgası yapıştırmak iki yüzlülüktür !
2. Kendini sütten çıkmış ak kaşıp kıvamında gösterip kendi şanlı(!) tarihlerindeki skandallardan utanmadan kazandığı tüm şampiyonlukları alın teri görüp Fenerbahçe'nin her başarısını "şike-şaibe" ekseninde değerlendirmek 
iki yüzlülüktür!
3. Fenerbahçe'nin Sivas ve Eskişehir maçları görüntüler üzerinden çok bilmiş internet ahalisi tarafından şike kanıtı olarak bulunup Trabzonspor'un rakip oyuncuların hataları sonrası attığı gollerle kazandıkları maçları yok saymak
iki yüzlülüktür. 

Evet,
Bir tek biz çirkefiz. 
Bir tek bizim başkan, bizim topçular, bizim taraftarlar düzenbaz. 
Tüm suç bizim, 
Tüm adilikler bize ait.
Siz diğerleri Türk futbol tarihinin en temiz takımlarını tutuyorsunuz, 
En yürekli, en şerefli takım tarafları sizsiniz. 

İşte bu ikiyüzlülüğü görmeye, okumaya, içinde olmaya katlanamıyorum.
Aralık 2010'dan beri çok düzenli olmasa da severek yazdığımız blogumuzu sis bulutu dağılana kadar geçici olarak kapatıyoruz.
Bilinmelidir ki;
Dar ağacında olsak bile son sözümüz FENERBAHÇE !

18 Haziran 2011 Cumartesi

Fenerbahçe Ülker'in Sezon Muhasebesi



Beşte beşi tamamlayan diğer branşlarda olduğu gibi camianın artık alışkın olduğu gelgitlerle dolu bir sezon yaşadık erkek basketbolda da. Kalite, tecrübe gibi farklar dolayısıyla bu gelgitler sezon boyunca ligi domine etmemizi engellemese de çeyrek finalin kıyısına gelmişken Euroleague'den elenme hepimizin içinde ukde olarak kaldı açıkçası. Neyse, büyük güçlüklerle geçirdiği sezon sonrası beşte beşi tamamlayan, sezonu iki kupayla kapatan branşın muhasebesine karalar bağlayarak başlamak olmaz.

Sezonun muhasebesine pozitif haneleri yazarak başlayalım:
Varan 1: Türk basketboluna ve Fenerbahçe Ülker'e kattıkları ve bizden aldıkları hep konuşuldu tartışıldı Tanjevic'in. Bazıları körü körüne eleştirse de ben savunma konusunda Türk basketbolunun kendisine çok şey borçlu olduğunu düşünüyorum. Ancak kenardaki güvensiz duruşu, oyuncularla hakarete varan düzeyde diyaloğu, bir türlü hücum karakteri oturtamayışı, oyuncu değiştirmek ve değiştirdiğini benchte unutmaktan ibaret rotasyon anlayışı ve en önemlisi belki de Aydın Hocamızın yerini alışı ile bir türlü ısınamadık Tanjevic'e. Takımdan gidişi ve akabinde Aydın Örs'ün genel koordinatör olarak takıma dönüşü; takımın başına kendi idealleri ile uyumlu, karakter sahibi birini Spahija'yı getirmesi; üstelik bir de geçen sene bu takımı lig zaferine taşıyan Ertuğrul Erdoğan'ın yanına bir Fenerbahçe efsanesi Damir Mrsic'in de teknik ekibe eklenmesi sezon muhasebesinde pozitif haneye yazılan ilk varan.

Varan 2: Ulaşımı adeta eziyet olan, hele maç çıkışları tam bir işkenceye dönüşen Abdi İpekçi'den; ulaşımın nispeten kolay olduğu arena kıvamında bir Sinan Erdem'e geçmek olumlu katkı yapsa da asıl Varan 1'in taraftarı şubeyle barıştırması inanılmaz bir seyirci potansiyeli doğurdu. Geçen sene seyirci ortalamaları nedeniyle Euroleague yönetiminden birkaç defa uyarı alan Fenerbahçe Ülker, 32li gruplar sonunda seyirci ortalamasında liderdi. Pozitif haneye yazdığımız bu varan için burada bir virgül koyalım; çünkü negatif hanede de bu konuda yazılacak çok şey var. 

Varan 3: Gelelim pozitif haneye yazılacak isimlere;
-Emir Preldzic: Onunla ilk tanışıklığımız İzmir’deki Ümitler Şampiyonası’nda en iyi beşe seçilmesi ile başladı. Açıkçası ben turnuvayı izlememiş olsam da görüşlerine çok değer verdiğim izleyenlerin yorumlarına dayanarak benim için Fenerbahçe’ye gelişi çok umut verici olmuştu. O savruk hallerine, fundamental eksikliğine rağmen  teknik anlamda 1-4 arasındaki tüm pozisyonları oynayacak bir fiziğe ve basketbol niteliklerine sahip olması dolayısıyla onu o süreçte de sahada izlemek çok keyifliydi. O da gelişimini çok başarıyla sürdürdü, geçen sene sonlarına doğru çok başarılı bir çizgi yakaladı. Ancak tam “oldu” derken bu sene başındaki koç değişikliğinin ardından yeniden bocalama dönemi yaşaması bize bir kez daha “acaba” dedirtti. Savruk olduğu, zaman zaman oyun disiplinini yitirdiği bir gerçek; ama maç çevirecek ve fark yaratacak kadar farklı olduğu da başka bir gerçek. 
-Ömer Onan: Fazla da bir şey söylemeye gerek yok aslında. O benzetmeyi çok dejenere bulsam da daha iyi bir açıklaması yok: Şarap gibi. Bu sene hocanın ona verdiği rolü kibrini yenerek kabullendi ve görev adamı kimliğine iyi soyundu. Sezon başından beri her kritik anda muazzam katkı verdi. Büyük kaptanın emeğini pozitif hanelerde başlara yazmamak olmazdı.
-Oğuz Savaş: Ömer ve Semih'i kaybettiğimiz, uzun rotasyonunda sakatlıklar ve formsuzluklar nedeniyle istediğimiz verimi alamadığımız sezon boyunca tıpkı takım gibi gelgitler yaşasa da önemli katkılar sağladı.  Pozitif haneye gönül rahatlığıyla koyduğumuz bir başka isim Oğuz.
-Marko Tomas: Çevikliği, takımı ateşlemesi ve skorerliği ile ligde de Avrupa'da kilit oyunculardan biri oldu. Tam bir takım oyuncusu ve mükemmel bir profesyonel. Sezonun gizli değil apaçık kahramanlarından Tomas'ın pozitif hanede yer alması yadırganmasa gerek.
-Sarunas Jasikevicius: Onu pozitif haneye yazmak pek çoğunuzu şaşırtacak elbet ama böyle bir efsaneyi negatif hanelere işlemeye gönlüm razı gelmedi açıkçası. Engin'in daha formayı giymeden sakatlanmasının ardından rotasyon anlarında Greer önderliğinde saçmalayan takıma Ukic'i yedekleyecek bir alternatif olarak büyük umutlarla geldi Saras. Yaşının etkisiyle eski hallerinden uzak  kaldı belki ama yaşının, ağırlığının etkisi kadar şu an takıma katkı verememesinde diğer oyuncularla, iletişim kopukluğu da büyük rol oynadı. Bunlara rağmen her seferinde başaramasa da el yakan anlarda ortaya çıkma çabaları, kenardaki o lise basketbol takımı oyuncusu gibi heyecanlı halleri onu sezon muhasebemin pozitif hanesine yerleştirdi. Keşke Damir'in yanına oturabilecek kadar önce gelseydi bu formayı giymeye...
-Roko Ukic: Ukic'i pozitif haneye dahil etmenin şaşırtıcı bir yanı yok elbette. Takımın o heyecan dolu Euroleague macerasında liderliği başarıyla üstlendi. Zor anlarda, el yakan toplarda takımı ayağa kaldırmayı başardı. Belirtmeden geçmek olmaz ki takımın kötü gittiği anlarda gerekli katkıyı veremediği bir gerçek. Haddimi aşmak istemem ama daha yüksek hedefler için doğru isim olduğundan çok emin değilim açıkçası ama şampiyonluğun ve sezon boyu verdiği katkının hatrına fazla irdelememek gerek şimdilik.
-Sakatlanmalarına kadar varlarını yoklarını ortaya koyan Mirsad ve Vidmar'ı da gözden kaçırmamak gerek. Vidmar tam "sonunda oldu" dediğimiz bir dönemde sakatlandı. Tam takım onsuzluğa alışmışken bu kez Mirsad'ı aldı sakatlık illeti bizden. Zaten Euroleague rüyası da buradan sonra kabusa dönüştü. Böylesi sakatlıklardan sonra hele Mirsad'ın yaşındaysanız zor ama GSCC serisinde kenardayken gözlerindeki hırsa bakıp 35'inde de olsa aslanlar gibi döneceğini hissediyorum. Çok özledik çocuklar, bekliyoruz...

Öncelikle en kritik anlarda kritik virajlarda önemli oyuncularını kaybeden, kalan isimlerin de pek çoğunun sakatlık-hastalık sorunları yaşamalarına rağmen büyük fedakarlık gösterdikleri Fenerbahçe Ülker'i sezonu çifte kupayla kapattığı için takdir ve özverilerine her Fenerbahçe taraftarının yapması gerektiği gibi teşekkür ediyoruz ama muhasebede nasıl gelir de gider de varsa şimdi negatif haneleri anmazsak olmaz.

Varan1: Sayılarla tatmin olan bir yapısı vardır Fenerbahçe taraftarının. Kulübün sattığı kombine sayısı arttıkça tatmin olur, Fenerium’un sattığı Alex forması sayısıyla tatmin olur, Fenerbahçe Kart sayısı ile tatmin olur… Bu sezon da Euroleague seyirci ortalamalarında lider olmakla, büyük maçlarda salonu kapalı gişe yapmakla tatmin oldu. Dikkat çekici nokta salona gelen seyircinin Sinan Erdem’i tedirgin edici, baskılı bir deplasman haline getirememesi oldu. Salonun yarısının doğru düzgün tepki bile vermeden maç izlediğini, bir kısmının sadece “Sarı-Lacivert-Şampiyon-Fener” sırasında ayaklandığını düşünürsek, bağırmak için salona gelen taraftara rakibi ve hakemi baskı altına almak için büyük iş düşüyor. Buna rağmen onlar da söyledikleri “mıy mıy” bestelerle benim bile uykumu getiriyor ki baskı filan hak getire. Her ne kadar salon yapıları farklı olsa da Abdi İpekçi'de yarattığı atmosferle taraftarın Galatasaray'ı nasıl yukarı çektiği net bir şekilde görülmüştür sanırım. Salonu dolduran taraftarı takdir etmekle birlikte gerekli atmosferi zerre kadar yaratamadığını, küçük maçlarda salonun yine bomboş kaldığını da belirtip seyirci konusunda negatif hanenin terazide ağır bastığını belirtmek gerek.


Varan 2:Darjus ve May bu sezonun hayal kırıklıkları oldu. Kaya ve Kinsey'i ise nereye koysam bilemedim açıkçası. İkisinin de mücadelesini hırsını görüyorum; ama verimleri için aynı şeyleri söylemek mümkün olmuyor. Yine de final serisinde kendini bulan May'i, mücadelesiyle transferinin en ağır muhaliflerinden bana kendini zaman zaman alkışlattıran Kaya'yı, hırslı halini çok sevsek de savruk görüntüsü hiç gitmeyecek Kinsey'i, nadiren de olsa kritik anlarda katkı sağlayan Darjus'u ne negatif ne pozitif haneye koymayı gönlümüz el vermedi. Onlara da böyle kararsız bir hane açıp muhasebeye yeni bir soluk getirelim.  



Sarunas'ın 35'inde lise takımı kaptanı gibi heyecanlı halleri,
Ömer'in kalplerimizi fetheden arzusu,
Emir'in savruk ama azimli halleri,
Kinsey'in taraftarı coşturan tavırları,
Mirsad'ın o şanssız ana kadar saha içinde o andan sonra kenarda en kritik anlarda katkıları,
Kaya'nın en katı karşıtlarına bile zaman zaman kendisini ayakta alkışlatan mücadelesi,
Ukic'in zor anlardaki soğukkanlılığı,
Oğuz'un gelgitli formuna rağmen dar rotasyonda önemli katkısı,
Vidmar'ın tam "bu sene oldum" derken içimizi burkan sakatlığına kadar gösterdiği müthiş savunma,
Tomas'ın umutların tükendiği anlarda takımı ayağa kaldırışları,
Darjus'un bir türlü olmamasına rağmen özverisini sürdürmesi,
May'in Ipad'ini bırakıp playofflarda "ben de varım" dercesine değişimi,
Erbil, Kerem, Can ve Berkay'ın mütevazi oyunları
ve
Artık bizden biri koç Spahija,
Efsane kaptan Damir,
Gerçek Fenerbahçeli Ertuğrul Erdoğan'ın kenardaki özverisi,
ve
Gönlümüzde yeri büyük Aydın Örs'ün dönüşü
ile
bir kez daha 


ŞAMPİYON FENERBAHÇE





17 Haziran 2011 Cuma

Fenerle Kimse Başa Çıkamaz !

video

Sporx tarafından hazırlanan, 5te5'i özetleyen çok güzel bir video 

15 Haziran 2011 Çarşamba

Cuma Fenerbahçeli'nin Bayram Günü !

Kızdık...
Öfkelendik...
Bağırdık, çağırdık...
Küfredenlerimiz de oldu maalesef...
Çok gelgitler yaşadık sezon boyu...
En yıkık anımızda ayağa kalkmayı başardık...
En umutlu anlarımızda hayallerimiz yıkıldı...


Ama artık son...
Cuma çubukluyu taşımanın haklı gururuyla fırlamalı sokaklara...
Kıskanan gözlere inat gururla dolaşmalı sokaklarda...
İnletmeli sokakları "Fenerbahçe" diye gırtlakları patlatırcasına...

Çünkü cuma
Sarunas'ın 35'inde lise takımı kaptanı gibi heyecanlı halleri,
Ömer'in kalplerimizi fetheden arzusu,
Emir'in savruk ama azimli halleri,
Kinsey'in taraftarı coşturan tavırları,
Mirsad'ın o şanssız ana kadar saha içinde o andan sonra kenarda en kritik anlarda katkıları,
Kaya'nın en katı karşıtlarına bile zaman zaman kendisini ayakta alkışlatan mücadelesi,
Ukic'in zor anlardaki soğukkanlılığı,
Oğuz'un gelgitli formuna rağmen dar rotasyonda önemli katkısı,
Vidmar'ın tam "bu sene oldum" derken içimizi burkan sakatlığına kadar gösterdiği müthiş savunma,
Tomas'ın umutların tükendiği anlarda takımı ayağa kaldırışları,
Darjus'un bir türlü olmamasına rağmen özverisini sürdürmesi,
May'in Ipad'ini bırakıp playofflarda "ben de varım" dercesine değişimi,
Erbil, Kerem, Can ve Berkay'ın mütevazi oyunları
ve
Artık bizden biri koç Spahija,
Efsane kaptan Damir, 
Gerçek Fenerbahçeli Ertuğrul Erdoğan'ın kenardaki özverisi,
ve
Gönlümüzde yeri büyük Aydın Örs'ün dönüşü
ile
gelecek zaferi kutlama günü...
Çünkü cuma şampiyonluğun günü...
Cuma Fenerbahçeli'nin Bayram Günü !
Cuma "Beşi Bir Yerde" Günü !

Ya yine olmazsa mı?

O zaman Pazar Sinan Erdem'de olur...

Ya orda da olmazsa mı?
Bu sezon Ömer'in, Ukic'in, Emir'in ve diğerlerinin yaptıklarını küçültür mü?
Gözlerindeki hırsı yok eder mi?
Bu takımın azmi, bu sene yaşattıkları inkar edilir mi?
Emekleri hiçe sayılır mı?
En kötü 2006 ile 2010'daki futbolun, 2009'daki Efes serisinin yanına 2011'i de koyarız.
Zaten aranızda sevinmek için seven var mı ki?