10 Mayıs 2011 Salı

"Çıkar Penaltıyı"

Ben kendimi bildim bileli Fenerbahçeliyim. Dedemin Lefter, babamın Aykut Kocaman hikayelerini dinledim küçüklüğümde. Onların öyküleriyle tomurcuklanan Fenerbahçe sevgim, koskocaman bir sevda oldu yıllar geçtikçe. Ama ben böyle hırslandığım bir dönem yaşamadım geçen yıllarda. Neredeyse bir aydır hafta içlerini geçsin diye yaşıyorum adeta. Bir an önce hafta sonu olsun, maç vakti gelsin, alalım geçsin, sonra öbür hafta içi geçsin... Hatta birkaç hafta önce kalan maçlar art arda her gün oynansın, geçsin deseler kesinlikle itiraz etmezdim, keza kalan haftalar için şimdi de aynı durum kabulüm. 

Buraları da ihmal ettik bu aralar. Yoğunluğu bahane etmek mümkün; ancak final haftalarında bile sıkı biçimde yazdığımızı düşünürsek itiraf etmek gerekir ki yazacak takatimiz yok. Bir kere maçı öyle bir stres altında izliyorum ki haddimiz olduğu kadar yaptığımız teknik analizleri filan yapmamız mümkün değil zaten. Elimden geldiğince tarafsız yaklaşmaya çalışan bir insan olarak bu sene uğradığımız haksızlıkların boyutları ve Trabzon camiasının yaptığı çirkinlikler ortadayken hala zaferlerimizin, müthiş mücadelemizin gölgelenmesi çabası 2006, 2008 ve 2010'da yaşadığımız senaryolardan farklı değil. Bu senelerde tüm kamuoyunu yanına alıp "Fakir fukara edebiyatı", "%100 Türk takım Brezilya'ya karşı", "Onlar ligi, biz kupayı", safsatalarının yanı sıra siyaseti ve bakanları da yanına alan zihniyet bu sene de aynı taktiği izliyor.

Daha önce "Allah'ın Sopası Yok!"  ve "Ağlama Değmez Hayat..." yazımızda uzun uzun anlatmıştık, ondan tekrar yazıp sinirleri hoplatmaya gerek yok.
Sözün özü
Hakemlerin kütüklerini araştırıp bildiri yayınlayan, rakibin her maçından sonra hakemlere yüklenip sonra da "Biz hakemler hakkında konuşmuyoruz" diyen, 
Her hatalı gol için rakip takımın rakibinin kalecisine laflar söyleyip kendileri aynı hata ile gol bulduğunda "olur böyle şeyler canım, ben şaka yapmıştım, ama 'V.Babacan' Fenerliye atmıştı" diyen, 
Kendilerine verilen haksız penaltı için "ne olacak canım maç 3-0, çıkar penaltıyı 2-0 olur" diyip, rakibin penaltıları için her hafta ortalığı yangın yerine veren
camiaya karşı
 verilecek en iyi cevap
işte bu:
Fenerbahçe ligde kötü durumdayken, puanlar kaybederken; "oyuncular kötü, hoca stajda"; ama işler yolundaysa "hakemler satılmış, kaleciler satılmış, fenerasyon" safsataları. 
Kusura bakmayın ağır olacak ama; sizin beyinleriniz "satılmış". Beyinleriniz "engelleniyoruz, yolumuz kesiliyor, hakkımız yeniyor" gibi mantık dışı söylemlerle alıkoyulmuş durumda. 
Kutsal ittifak içerisine girerek ağlamayı adet edinip, Fenerbahçe'nin başarısızlığı için her türlü etik değeri çiğneyen bu çevrelere karşı verilecek en güzel cevap sezon sonunda kalkacak şampiyonluk kupası olacaktır. 
Onlara bu yarıştan düşen pay da yine, yeni, yeniden ağlamak olacaktır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder