23 Mart 2011 Çarşamba

Allah'ın Sopası Yok!

Sezonun sonu yaklaştıkça Fenerbahçe'nin yarıştaki inadını kırmak için ortaya çıkan ithamların üst düzeye çıktığı bir süreci yaşıyoruz. Zaten bu durumu Fenerbahçe'nin güçlü bir şekilde yarışta olduğu her sene yaşadığımız için garipsediğimiz bir durum söz konusu değil. Yalnız Trabzonspor yönetimi öyle zeminsiz iddialarda bulunuyor ki "bu Fenerbahçe karşıtı hareketin bile bir adabı olurdu" diye düşünüyorum zaman zaman. Üstelik her itiraz ettikleri durum çok geçmeden kendi başlarına geldiğinden kendileri adeta "Allah'ın Sopası Yok" deyiminin gerçekliğini biza kanıtlamakla meşguller, gelin inceleyelim :


Varan 1: Aykut Kocaman'ın Hürriyet'te verdiği röportajda söylediği "Hakemlerin kararlarında standart olması gerekir" temeline dayanan söylemleri üzerine Şenol Güneş; süreki Aykut Hocamızı küçük düşürmeye çalışan, onu kamuoyunun önüne atan açıklamalar yaptı. Kendisini "genç bir teknik adam" diye nitelendirirken "Hakemleri etkilemek için bugüne kadar konuşmam olmadı. Konuşanlar düşünsün. Penaltı, verildi verilmedi diye konuşursam diğer insanlardan farkım olmaz, küçülürüm. Bize hiçbir maçta yanlış penaltı verildiğini düşünmüyorum" açıklamasıyla ortamı geren de kendisi oldu. Nitekim bu sempatik-efendi(!) hocamız bakın ligin henüz beşinci haftasındaki Manisa maçından sonra nasıl kendine yakışacak açıklamalar yapmış:
"Manisaspor maçında Jaja'ya saha içinde çok tekme atıldı. Bugüne kadar kaybettiğimiz maçın ardından hiç hakemi eleştirmedim. Selçuk, Colman ve Jaja'ya tekme atan Mehmet Güven'e sarı kart bile gösterilmedi. Ferhat'a ise kart gösterdi. Bu hafta ise haftanın hakemi seçildi. Ben olsam onun hakemlik kartını yırtarım. Maçın içerisinde ilk dakikalarda itirazdan dolayı kart göstermeyince ipin ucunu kaçırdı. Kaybımızın hakemle bir ilgisi yok ama hakemin bu olaylara göz yumması eksiği olduğunu gösterir"
Keza, Gençlerbirliği-Fenerbahçe maçından sonra, (bir gün önce kendi oynadıkları BJK maçında Beşiktaş'ın sayılmayan golünü, Giray'ın 5. dakikasında kırmızı görmesi gerektiğini unutup-Burak'ın da penaltısı var, haksızlık etmeyelim) yönetim kurulu imzasıyla hakemler hakkında demediklerini bırakmayan, yardımcı hakemin Aziz Yıldırım ile hemşehrilik ilişkilerini bile hata sebebi olarak görebilen zihniyetin son iki haftadır kendi lehlerine hakem hatalarının ardından suspus oturmaları da manidardır. Üstelik hakemler hakkında konuşmanın kendilerine yakışmayacağını iddia eden bir camia için yukarıda yazılanlar bir karadeniz fıkrasına konu olabilecek kadar ironiktir.


Varan 2: Volkan Babacan'ın yediği gollerle Fenerbahçe'yi yaktığı maçların videoları hala hafızalarda tazeyken Kayseri formasıyla bize karşı oynarken yaptığı hata sonucu yenen gole gönderme yaparak şike imasında bulunmak, spor etiğine sığmaz. İki hafta sonra yine bir Kayseri maçında aynı takımın diğer kalecisinin hatasıyla neredeyse aynı pozisyon sonucu siz gol bulduğunuzda "Ben zaten şaka yapmıştım" demekse ahlaksızlıktır. Geçen o iki haftada o kaleciyi milyonlara hedef göstermişsinizdir, hatta bağlı olduğunuz camianın Trabzonspor olduğu düşünülürse hayatını tehlikeye atmışsınızdır. Üstelik şaka yaptığınızı söylemenin akabinde bir de "Ama Hamidou kendi oyuncusuna attı, Volkan direk Fenerli'ye attı demek" içinde bulunduğunuz ruh halinin özeti olup ya elinizi vicdanınıza koymanız ya da acil bir psikoloğa görünmeniz gerekmektedir. 


Varan 3: Gençlerbirliği-Fenerbahçe maçından sonra kamuoyunda büyük bir kesim kaleci Serdar Kulbilge'nin Fenerbahçe geçmişiyle bağlantılar kurarak adeta maçı sattığını ima etmiştir. Ancak bu kez Gençlerbirliği-Trabzon maçında aynı Serdar ve sonradan onun yerine oyuna giren Ramazan birbirinden hatalı goller yiyince hiç utanma hissetmediğinizden, bir sonraki Fenerbahçe maçında hata yapacak kaleciyi dört gözle beklediğinizden eminim.


Varan 4: İlhan Cavcav'ın TRT'deki röportajında iddiası malumunuz. Zaten başkan bu konuyu açarken TRT muhabiri de "Ben de size o olayı soracaktım" diyerek olaydan haberdar olduğunu belirtiyor. Ayrıca pek çok muhabirin de olaylara şahit olduğu konuşuluyor. Eğer söz konusu olay doğruysa ve sahiden de "satılmış köpekler" ya da benzer bir ifade kullanılmışsa ve bu konu cezasız kalacaksa Türk futbolu adına büyük bir ayıptır. Trabzonspor camiasına birilerinin böyle etik değerleri hiçe sayarak şampiyon olunamayacağını izah etmesi lazım.


Mevcut şartlar altında varanların sayısını artırmak mümkün. Ayrıca şampiyonluk yolunda her yolu mübah sanan ve bu amaç uğruna adeta ekseni kayan Trabzonspor camiası yarışın içinde olduğu müddetçe kalan haftalarda Fenerbahçe maçlarındaki her hakemin, her rakip teknik adamın, her rakip oyuncunun zan altında bırakılması an meselesi olacaktır. Yine Trabzonspor'un oynadığı rakiplerde az biraz kendini göstermeye çalışan her oyuncu da "satılmış" diye yaftalanmaya hazır olacaktır.Kutsal ittifaklar kurmaya çalışarak ağlamayı adet edinip, Fenerbahçe'nin başarısızlığı için her türlü etik değeri çiğneyen bu camiaya karşı verilecek en güzel cevap sezon sonunda 15 senedir özlemini duydukları "Nasıl Koydu Aykut Kocaman?" tezahüratını şampiyonluk kupamızı kaldırırken dillendirmek olacaktır.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder