24 Mayıs 2011 Salı

Şampiyonluğun Fotoromanı

İşte başlıyoruz.
Seyircisiz maçta Antalyaspor'u 4-0 mağlup edip zirveye oturuyoruz
başladığımız yerde bitirmek üzere
Savunmadaki savruk görüntümüz kalemizde art arda golleri getirirken
Aykut Kocaman'ın Alex'i 75 dk kenarda tutması basındaki akbabaların eline kozu veriyordu.
O gün farkında olmasak da Lugano ve Mehmet'in golleri ile Mert'in çıkardığı penaltı bugün şampiyonluğu kutlamamızda rol oynayan nüanslardandı.
Şampiyonlar Ligi'nin ardından bu maç öncesi 120dklık mücadele sonucu UEFA'dan da elenen Fenerbahçe seyircisiz oynadığı maçta Manisa'yı 4-2 yeniyor,
maçın en büyük kazancı Gökhan'ın sakatlığında hocasından formayı kapan ve 3 asistle yıldızlaşan Okan Alkan oluyordu.
Dördüncü hafta zorlu Kayseri deplasmanına çıkan Fenerbahçemiz, sahada hiçbir varlık gösteremeden 2-0 mağlup ayrılırken kaptan Alex'in devre arası oyundan alınması ve ardından yenilen goller ile sakatlanan Yobo'nun yerine yedeklerde stoper olmaması Aykut Kocaman'a sallamaya hazır akbabalara yine gün doğuruyordu.
Kadıköy'deki ilk seyircili maçta Fenerbahçe ilk yarıda sezonun en iyi futbolunu oynuyordu.
Özellikle ilk yarıda Niang ve Dia'nın sayısız gol pozisyonunu kaçırdığı maç son dakikalarda beraberliğe taşınıyor, homurdanmaların sesi giderek yükseliyordu.
Kasımpaşa'nın sahasındaki bakım çalışmaları nedeniyle Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan maçta Fenerbahçe sayısız gol pozisyonuna girip 6-2 kazanıyorsa da kendi kalesinde ligin en zayıf takımlarından birine karşı verilen pozisyonlar "acaba?" sorusunu da beraberinde getiriyordu;
lakin maç sonrası Alex'in Aykut Kocaman hakkındaki açıklamaları aralarındaki sorun iddialarına noktayı koymasa da camiada bir rahatlama yaratıyordu.  
Geçen haftaki galibiyetin de moraliyle arzulu futbol oynayan Fenerbahçe Niang'ın gösterdiği üstün performansla Gençlerbirliği'ni alt ederken taraftarın özlediği forvete kavuştuğu adeta tescilleniyordu.
Alex'in ve Selçuk'un yokluğunda farklı bir oyun kimliği ile çıkan Fenerbahçe, güzel futbol oynadığı Konya'yı dört golle geçiyor; üst üste gelen üç galibiyet umut vermeye başlamıştı.
Fenerbahçe'nin Kadıköy'de Galatasaray'a karşı 10 yıllık üstünlüğü ve önceki hafta Galatasaray'ın içine düştüğü kaotik durum kamuoyunda farklı Fenerbahçe galibiyeti beklentisi oluşturmuştu.
Daha sonra Aykut Hocanın da kabul ettiği üzere hatalı oyun şablonu ile Galatasaray'ın oynatmamaya yönelik futbolu oyunu kilitliyor, maç golsüz sona eriyordu.
Karşılaşmadan geriye yukarıdaki komik görüntü kalıyordu :)
Geçen seneki travmanın anıları ile çıkılan maçta Fenerbahçe baskılı ve istekli futboluyla sayısız pozisyon ürettiği ilk devreyi tek golle önde kapatmasına rağmen ikinci yarı nispeten oyundan düşüyor ve skor beraberliğe geliyor, son dakikalardaki Fenerbahçe baskısı skor üretmeyince "intikam" sloganıyla geldiğimiz deplasmandan galibiyeti alamadan dönmek taraftarı pek de memnun etmiyordu.
Fenerbahçe için son 2 haftadaki puan kayıplarının ardından kritik hale geçen maçta Fenerbahçe erken gol bulmasına rağmen skor eşitleniyorsa da devreyi Fenerbahçe iki farkla önde geçiyordu. İkinci yarı da karşılıklı birer gol olan maçı Fenerbahçe 4-2 alırken akıllarda soyunma odası koridorlarında Sezer ile Lugano'nun kavgası ve kırmızı kart görmeleri kalıyordu.
Alex'in ilk yarıda attığı golle '100'ler kulübüne girdiği maçın sonlarına doğru oyundan kopuyor ve son 15 dakikada yediğimiz gollerle sahadan mağlup ayrılıyorduk. İstanbul dışında Konya dışında galibiyet alamayan Fenerbahçe bir kritik puan kaybı daha yaşıyordu.
Alex'in daha 23. dakikada hat-trick yaptığı maçta Fenerbahçe Buca'ya karşı 5 golle kazanıyor, altıya inen puan farkı umut aşılıyorken; Emre'nin yokluğunda Gökay'ın futbolu altyapı özürlü(!) Fenerbahçe adına umut oluyordu. 
Geride kalan haftalardaki deplasman performansı ve Olimpiyat Stadı'ndaki kötü geçmişi puan kaybı fikrini doğursa da Fenerbahçemiz yoğun taraftar desteği ile İBB'yi tek golle deviriyordu.
Fenerbahçe'nin Karabük maçıyla ilk kez 3 haftalık kazanma serisi yakalıyor, camiada hava düzelme yoluna gidiyordu
Bu sezon adına Fenerbahçemizin dip maçı olarak anacağım kar altında oynanan bu maçta hiç etkili olamıyor ve Sestak'ın golleri ile mağlup oluyorken "Kocaman Umutlarımızın Sahibi"nin başını yemeye meraklı akbabalar yine yuvalarından fırlıyorlardı.
"Aykut Hoca devrede gidiyor", "Şampiyonluk gitti", "Devre arası operasyon var" dedikodularıyla 12 puan geride girilen maç çok zorlu geçiyor, bir türlü açamadığımız Sivas savunmasını Alex'in müthiş frikik golüyle yıkıyor, devreye umutla giriyorduk.
Kupada Buca'ya yenilerek girilen devre arasında 2.Lig B Kategorisi ekibi Yeni Malatya'ya da mağlup olunarak kupadan elenilmesi sonucu camiada takıma ve teknik kadroya inanç azalmış ve böyle bir atmosferde Antalya'ya gelinmişti. İşte Aykut Kocaman'ın da vurguladığı gibi burada takımın çiçeklerle karşılanması adeta sezon adına milat oluyordu.
Devre arası kampında hazırlık maçında Samsunpor'u da yenemeyen Fenerbahçe'ye kamuoyu yüklenmeye devam ediyordu. Futbolular ve teknik heyet de kampın çok verimli geçtiğini ve ikinci yarı bambaşka bir Fenerbahçe izleteceklerini vaat ediyorlardı:
Aykut Kocaman: En büyük transferimiz, Antalya’yı yendiğimizde ortaya çıkacak takım kimyası olacak. Kamp, çok olumlu mesajlar verdi
Volkan Demirel: 
Bu duruma getiren de biziz, bu durumdan çıkaracak da biziz.
Yobo: "Seri galibiyetlerle çıkışa geçeceğiz."
Emre: "Fenerbahçe adı hep zirvede olmalıdır, biz de sene sonunda oraya taşımak istiyoruz."
İyi oynamadığımız ama kazanmak zorunda olduğumuz maçı yüksek mücadelemiz ve Gökhan'ın mükemmel golüyle kazanırken gol sevincini tüm takımın Aykut Kocaman'a koşarak kutlaması günün notları arasındaydı. Trabzon'un sürpriz puan kaybıyla fark artık 7 puandı.
Maçın başından sonuna kadar mücadeleyi asla bırakmayan, sahada basmadık yer bırakmayan, hepsi çubuklunun hakkını sonuna kadar veren futbolcular vardı bu maç sahada. Ligin en kritik maçında bu konsantrasyonu sağlamak, bu karakteri ortaya koymak çok önemliydi. Okul açıkta küskünlerin dönüşü, taraftarın Aykut Hoca'ya sahip çıkışı maçın güzel notları oluyor ve Fenerbahçemiz gelecek haftalar için umut saçıyordu.
Sahi, Nasıl Koydu Aykut Kocaman?
Takımın geçen hafta Trabzon karşısındaki arzusunu sergileyip sergileyemeyeceği, eksiklerin takımı olumsuz etkileme ihtimali ve Manisa'nın son haftalarda sergilediği başarılı performansa bir de maç içinde hem de 35 dakika gibi çok da uzun olmayan bir süre kaldığında mağlup duruma düşmüş olmak gibi zorlu faktörler varken takımın yüksek mücadele gücü ve mağlup duruma düştükten sonra artan isteği ile maçı 3 golle kazanıyor ve Trabzonsporun berabere kalması ile farkı 2'ye indiriyorduk. Güzel günler yakındı artık.
14 Şubat'ta Kadıköy en büyük sevgilimizle buluşmamıza şahitlik ediyor, futbolcular maç öncesi taraftarara çiçek dağıtıyor, "Bitmez tükenmez aşkımız" pankartıyla çıkarak gerçek aşkı ortaya koyuyordu. Zorlu geçmesi beklenen Kayseri maçını disiplinli ve baskılı oyunumuzla 2-0 geçiyor, takibimizi sürdürüyorduk.
Gelgitlerle dolu geçen maçın kaderini kırılma anları belirliyor, Almeida'nın farkı ikiye çıkaracak pozisyonu harcaması ve Ferrari'nin atılması, durumu lehimize çevirirken kaptan dümene geçip
hat-trick yapıyordu. Bu zorlu maçla birlikte Antalya-Trabzon-Manisa-Kayseri-Beşiktaş serisini kayıpsız geçen ve ilk yarı bir türlü göremediğimiz "takım olma" hüvviyetine kavuşan Fenerbahçe'de şampiyonluk artık daha yüksek sesle dillendirilmeye başlıyordu.
Zorlu serinin ardından çıkacağı nispeten kolay 3 maçın ilki olan Kasımpaşa maçını Alex'in uzak mesafeli frikiği ve Dia'nın ikinci yarıdaki plasesiyle kazanan Fenerbahçemizde, Volkan ilk devrenin son dakikasında bir penaltı kurtarıp takımın ikinci yarıya güvenle çıkmasını sağlarken
bu maç hiçbir rakibin küçümsenmemesi gerektiğini hatırlatıyordu. Bir gün sonra Trabzon Kayseri ile berabere kalınca Fenerbahçe sadece altı haftada dokuz puan farkı eriterek birinci haftadan sonra ilk kez lider oluyordu
Gençlerbirliği'nin düşme hattında oluşu ve kötü hava şartları nedeniyle zorlu geçmesi muhtemel maçta Fenerbahçe skoru erken buluyor; ancak arka arkaya yediği gollerle devreye berabere giriyordu. İkinci yarıda yine dümene kaptan geçiyor, Niang'a attığı müthiş pası Senegalli ağlara gönderince maç rahatlıyor, son dakikalarda Santos skoru belirliyordu.
Fenerbahçemiz, bu kez küme düşme hattındaki bir diğer rakip Konyaspor ile oynanan maçı baştan sona üstün götürerek iki farkla kazanırken sayısız gol pozisyonundan yararlanamıyor, gelecek haftaki derbi öncesi taraftar Kadıköy'den Arena'ya mesajı veriyordu: "Geliyoruz!"
Fenerbahçe genelinde ikinci yarıdaki maçlarda oynadığı futboldan çok uzak bir görüntü sergilediği, oyuncuların gerektiği kadar konsantre görünmedikleri bir maçta önemli bir galibiyet alırken
Alexus, kendisine sallayanlara inat o tarih yazmaya devam ediyor, Galatasaray ise taraftarla barışmayı umduğu bu maçta TT Arena'da ilk mağlubiyetini Fenerbahçe'den alıyordu.
Sonraki gün Radikal Gazetesi'ndeki köşesinde Bağış Erten Alex için şunları söylüyordu:
Yıllardır Fenerbahçe’nin kendi evinde kazandığı gibi oynadı Galatasaray. İyi oynamanın ötesinde bir hırs ve istekle. Tribünlerle senkronize olarak... Ta ki Alex’ denen büyücü devreye girene dek. Önce üç bant bilardo misali Semih’in kafasına nişanladı, sonra da infazı kendi yaptı.
Eğer elinizde oyun bitti derken başlatan, takım düştü derken kaldıran, umutlar tükendi derken çoğalan, üstelik bunu vakur bir eda, asabi olmayan bir klasla başaran bir oyuncu varsa; değil taraftarlarla, o arena aslanlarla dolu olsa gene bir yol bulursunuz. Bu derbiyi de kazandırdı ya, artık onun da kitabı yazılmaz, anıtı dikilmezse kimin yazılacak, kimin dikilecek? Kabul edelim, bu kadar etkili bir oyuncu bu ülkeye hiç gelmedi.
Beraberliğin bile Bursaspor'un ilk iki iddiasını sona erdireceği mücadelede ilginç(!) bir şekilde Ivankov, daha 5. dakikada kale vuruşlarının süresini bir dakikaya götürmeye zorlarken, Bursaspor adeta "Çanakkale Geçilmez"i oynuyor, buna rağmen net fırsatlardan yararlanamazken; akıllarda Semih'e Serdar Azizle mücadelesine çalmayan düdük ile Alex'in 85'teki kafa vuruşunu Ivankov'un 90'dan çıkarması kalıyordu. Artık lider Trabzonspor'du, ipler elimizde değildi.
Tutuk başladığımız maçta erken gelen golle yenik duruma düşmemiz kıvılcımı ateşliyor Caner ve Niang ile skoru aldıktan sonra kontrollü oyuna geçiyorduk. 85. dakikada serbest vuruştan gelen topta Batuhan'ın kafa vuruşu önce direğe sonra Volkan'ın sırtına çarpıyor; ama futbolun cilvesiyle dışarı yönelirken, uzatmalarda Semih'in golü Eskişehir'de skoru beliyordu. 85. dakikadaki o şans anı şampiyonluk yolundaki nüanslara bir yenisini daha ekliyordu.
 İinanılmaz stres dolu, bir spor müsabakasının çok ötesindeki gerilimin etkisiyle yapmak istediklerini tam anlamıyla sahaya yansıtamayan takımımız, adeta gerçek bir kaleyi savunur gibi defans yapan Gaziantepspor takımına karşı maçın genelinde pek çok net pozisyona giriyor; lakin bir türlü gol gelmiyordu. Fenerbahçemizin üç net penaltısının verilmediği adeta eziyet gibi geçen maçın 90+4. dakikasında Santos'un golüyle kazanan Fenerbahçe gerekli mesajı veriyordu:
"Yürüyoruz Şampiyonluğa"
 
Kamuoyu iki gün önce Trabzon'un Eskişehir'de puan kaybıyla yeniden liderliğe oturma şansı olan bu maçın Fenerbahçe adına oldukça kolay geçmesini bekliyordu. Ancak son yarım saate 3-1 mağlup giren Fenerbahçe kritik bir anda gelen penaltının ardından silkinip kendine geliyor, müthiş bir geri dönüşe imza atıyordu. Yürüyüşümüzün artık durdurulamaz olduğunu idrak edenler de maçtan sonra "Şike, şaibe, para, hakem, aziz" argümanlarına böylesi bir maçta bile başvuruyor, Guiza'yı ve bizi ağlatan o golün sadece Buca kalesine girmediğini tescilliyorlardı. 
Stoch'un erken gelen şık golünün ardından tam devreye girilirken Gökhan'ın müthiş ortasını şık kafa vuruşuyla ağlara yollayan Alex, maçı adeta bitiriyordu. İki haftalık yüksek adrenalin dolu maçların ardından Fenerbahçeliler, İBB'ye karşı ikinci yarıyı keyifle rahatça izliyorlar ve gereken mesajı takımlarına veriyorlardı:
"İnandık Size"
Kalan maçlar içinde en zor geçmesi beklenen Karabük mücadelesi beklendiği gibi geçerken, Karabük'te tribünlerden sık sık yükselen "Trabzon" tezahüratlarına ve takımımıza yönelik tepkilere en güzel cevap galibiyet oluyor, şampiyonluk şarkıları ile İstanbul'a dönüyorduk.
Volkan maç sonu sezon sonu bu kadar popüler olacağını bilmeden çok güzel bir laf ediyordu:
"İsterse bütün Türkiye ’Trabzon’ diye bağırsın, biz Fenerbahçeliler kendimize yeteriz"
Maç öncesi gerilimin çok yüksek olduğu, zor geçmesi beklenen maçta Fenerbahçemiz altı golle kazanırken, sezonun yıldızı Alex beş golle yıldızlaşıyordu. Maçın sonlarına doğru tribünler çok konuşan ama boş konuşan Melih Gökçek'in kulaklarını bir bir çınlatırken son hafta öncesi yine gereken mesajı veriyordu:
"Omuz Omuza Şampiyonluğa"
Gerilim, stresi heyecan dolu maçın sonunda nihayet:
FENERBAHÇE ŞAMPİYON
Şampiyon İstanbul'da !
"Yakarız" dedik mi demedik mi ?
Şampiyon kupasına kavuştu 
Senin eline bir başka yakıştı hocam !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder