16 Mayıs 2011 Pazartesi

Emanet Tamam Dede !

Dedem benim için çok özeldi, özeldir. Fenerbahçeliliğimi, bu renklere sevgimi ona, onun bana daha dört beş yaşlarımda anlatmaya başladığı anılara borçluyum. Onun Fenerbahçe aşkının temelinde de sadece dört kez izleyebildiği -ki bazen "üç kez" derdi- canlı izleyebildiği 'Ordinaryüs' Lefter vardı. Futbolunu, samimiyetini, yeteneğini anlata anlata bitiremezdi. Onu izlemiş olma ayrıcalığına erişmiş olmak, yaşamında ulaşabildiği en yüksek noktaydı ona göre. Hatta 6-7 Eylül olaylarında Lefter Dedemizin evine saldırıldığı haberini duyunca gözü dönmüş rahmetli dedemin, İstanbul'a gelmeye kalkışmış, zor tutmuşlar. Canı gibi severmiş anlayacağınız. 


Babamın görevi dolayısıyla hiç aynı şehirde yaşamadım dedemle, ancak bayramlarda görüşürdük. Ama benim kendimi bilmeye başladığımdan beri dedemin evinde ilk hatırladığım baş köşedeki çerçevelenmiş Lefter resmidir. Şimdi kalp illetiyle uğraşan "Lefter" gibi dedem de o derde düştüğünde bana bırakmıştı o resmi "Bana bir şey olursa ona iyi bak" diye... Ama ben iyi bakamadım. Evimizi taşırken nakliye şirketinin işgüzarlığıyla kaybolan kolilerin içinde gitti o resim. Kahroldum, günlerce kendime gelemedim. Hep içimde bir ukde olarak kaldı büyük bir mahcubiyetle. 


İşte dede, dün affettim kendimi sonunda. Senin yıllarca bana anlattığın o efsanenin elini öptüm. "Fenerbahçe'ye kapım her zaman açık, gelin kalın evimde", "Allah hepinizin yardımcısı olsun" dediğinde anladım ki senin anlattığın kadar, hatta daha da öte efsaneymiş o. Belki senin emanetinin yerini tutmaz ama o fotoğrafın yerine yenisini astım bile dede. 



Tribünler inledi binlerce kere

Ver Leftere yaz deftere 

Bitti kalem, doldu defter 
Bu alemde kral Lefter

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder