18 Haziran 2011 Cumartesi

Fenerbahçe Ülker'in Sezon Muhasebesi



Beşte beşi tamamlayan diğer branşlarda olduğu gibi camianın artık alışkın olduğu gelgitlerle dolu bir sezon yaşadık erkek basketbolda da. Kalite, tecrübe gibi farklar dolayısıyla bu gelgitler sezon boyunca ligi domine etmemizi engellemese de çeyrek finalin kıyısına gelmişken Euroleague'den elenme hepimizin içinde ukde olarak kaldı açıkçası. Neyse, büyük güçlüklerle geçirdiği sezon sonrası beşte beşi tamamlayan, sezonu iki kupayla kapatan branşın muhasebesine karalar bağlayarak başlamak olmaz.

Sezonun muhasebesine pozitif haneleri yazarak başlayalım:
Varan 1: Türk basketboluna ve Fenerbahçe Ülker'e kattıkları ve bizden aldıkları hep konuşuldu tartışıldı Tanjevic'in. Bazıları körü körüne eleştirse de ben savunma konusunda Türk basketbolunun kendisine çok şey borçlu olduğunu düşünüyorum. Ancak kenardaki güvensiz duruşu, oyuncularla hakarete varan düzeyde diyaloğu, bir türlü hücum karakteri oturtamayışı, oyuncu değiştirmek ve değiştirdiğini benchte unutmaktan ibaret rotasyon anlayışı ve en önemlisi belki de Aydın Hocamızın yerini alışı ile bir türlü ısınamadık Tanjevic'e. Takımdan gidişi ve akabinde Aydın Örs'ün genel koordinatör olarak takıma dönüşü; takımın başına kendi idealleri ile uyumlu, karakter sahibi birini Spahija'yı getirmesi; üstelik bir de geçen sene bu takımı lig zaferine taşıyan Ertuğrul Erdoğan'ın yanına bir Fenerbahçe efsanesi Damir Mrsic'in de teknik ekibe eklenmesi sezon muhasebesinde pozitif haneye yazılan ilk varan.

Varan 2: Ulaşımı adeta eziyet olan, hele maç çıkışları tam bir işkenceye dönüşen Abdi İpekçi'den; ulaşımın nispeten kolay olduğu arena kıvamında bir Sinan Erdem'e geçmek olumlu katkı yapsa da asıl Varan 1'in taraftarı şubeyle barıştırması inanılmaz bir seyirci potansiyeli doğurdu. Geçen sene seyirci ortalamaları nedeniyle Euroleague yönetiminden birkaç defa uyarı alan Fenerbahçe Ülker, 32li gruplar sonunda seyirci ortalamasında liderdi. Pozitif haneye yazdığımız bu varan için burada bir virgül koyalım; çünkü negatif hanede de bu konuda yazılacak çok şey var. 

Varan 3: Gelelim pozitif haneye yazılacak isimlere;
-Emir Preldzic: Onunla ilk tanışıklığımız İzmir’deki Ümitler Şampiyonası’nda en iyi beşe seçilmesi ile başladı. Açıkçası ben turnuvayı izlememiş olsam da görüşlerine çok değer verdiğim izleyenlerin yorumlarına dayanarak benim için Fenerbahçe’ye gelişi çok umut verici olmuştu. O savruk hallerine, fundamental eksikliğine rağmen  teknik anlamda 1-4 arasındaki tüm pozisyonları oynayacak bir fiziğe ve basketbol niteliklerine sahip olması dolayısıyla onu o süreçte de sahada izlemek çok keyifliydi. O da gelişimini çok başarıyla sürdürdü, geçen sene sonlarına doğru çok başarılı bir çizgi yakaladı. Ancak tam “oldu” derken bu sene başındaki koç değişikliğinin ardından yeniden bocalama dönemi yaşaması bize bir kez daha “acaba” dedirtti. Savruk olduğu, zaman zaman oyun disiplinini yitirdiği bir gerçek; ama maç çevirecek ve fark yaratacak kadar farklı olduğu da başka bir gerçek. 
-Ömer Onan: Fazla da bir şey söylemeye gerek yok aslında. O benzetmeyi çok dejenere bulsam da daha iyi bir açıklaması yok: Şarap gibi. Bu sene hocanın ona verdiği rolü kibrini yenerek kabullendi ve görev adamı kimliğine iyi soyundu. Sezon başından beri her kritik anda muazzam katkı verdi. Büyük kaptanın emeğini pozitif hanelerde başlara yazmamak olmazdı.
-Oğuz Savaş: Ömer ve Semih'i kaybettiğimiz, uzun rotasyonunda sakatlıklar ve formsuzluklar nedeniyle istediğimiz verimi alamadığımız sezon boyunca tıpkı takım gibi gelgitler yaşasa da önemli katkılar sağladı.  Pozitif haneye gönül rahatlığıyla koyduğumuz bir başka isim Oğuz.
-Marko Tomas: Çevikliği, takımı ateşlemesi ve skorerliği ile ligde de Avrupa'da kilit oyunculardan biri oldu. Tam bir takım oyuncusu ve mükemmel bir profesyonel. Sezonun gizli değil apaçık kahramanlarından Tomas'ın pozitif hanede yer alması yadırganmasa gerek.
-Sarunas Jasikevicius: Onu pozitif haneye yazmak pek çoğunuzu şaşırtacak elbet ama böyle bir efsaneyi negatif hanelere işlemeye gönlüm razı gelmedi açıkçası. Engin'in daha formayı giymeden sakatlanmasının ardından rotasyon anlarında Greer önderliğinde saçmalayan takıma Ukic'i yedekleyecek bir alternatif olarak büyük umutlarla geldi Saras. Yaşının etkisiyle eski hallerinden uzak  kaldı belki ama yaşının, ağırlığının etkisi kadar şu an takıma katkı verememesinde diğer oyuncularla, iletişim kopukluğu da büyük rol oynadı. Bunlara rağmen her seferinde başaramasa da el yakan anlarda ortaya çıkma çabaları, kenardaki o lise basketbol takımı oyuncusu gibi heyecanlı halleri onu sezon muhasebemin pozitif hanesine yerleştirdi. Keşke Damir'in yanına oturabilecek kadar önce gelseydi bu formayı giymeye...
-Roko Ukic: Ukic'i pozitif haneye dahil etmenin şaşırtıcı bir yanı yok elbette. Takımın o heyecan dolu Euroleague macerasında liderliği başarıyla üstlendi. Zor anlarda, el yakan toplarda takımı ayağa kaldırmayı başardı. Belirtmeden geçmek olmaz ki takımın kötü gittiği anlarda gerekli katkıyı veremediği bir gerçek. Haddimi aşmak istemem ama daha yüksek hedefler için doğru isim olduğundan çok emin değilim açıkçası ama şampiyonluğun ve sezon boyu verdiği katkının hatrına fazla irdelememek gerek şimdilik.
-Sakatlanmalarına kadar varlarını yoklarını ortaya koyan Mirsad ve Vidmar'ı da gözden kaçırmamak gerek. Vidmar tam "sonunda oldu" dediğimiz bir dönemde sakatlandı. Tam takım onsuzluğa alışmışken bu kez Mirsad'ı aldı sakatlık illeti bizden. Zaten Euroleague rüyası da buradan sonra kabusa dönüştü. Böylesi sakatlıklardan sonra hele Mirsad'ın yaşındaysanız zor ama GSCC serisinde kenardayken gözlerindeki hırsa bakıp 35'inde de olsa aslanlar gibi döneceğini hissediyorum. Çok özledik çocuklar, bekliyoruz...

Öncelikle en kritik anlarda kritik virajlarda önemli oyuncularını kaybeden, kalan isimlerin de pek çoğunun sakatlık-hastalık sorunları yaşamalarına rağmen büyük fedakarlık gösterdikleri Fenerbahçe Ülker'i sezonu çifte kupayla kapattığı için takdir ve özverilerine her Fenerbahçe taraftarının yapması gerektiği gibi teşekkür ediyoruz ama muhasebede nasıl gelir de gider de varsa şimdi negatif haneleri anmazsak olmaz.

Varan1: Sayılarla tatmin olan bir yapısı vardır Fenerbahçe taraftarının. Kulübün sattığı kombine sayısı arttıkça tatmin olur, Fenerium’un sattığı Alex forması sayısıyla tatmin olur, Fenerbahçe Kart sayısı ile tatmin olur… Bu sezon da Euroleague seyirci ortalamalarında lider olmakla, büyük maçlarda salonu kapalı gişe yapmakla tatmin oldu. Dikkat çekici nokta salona gelen seyircinin Sinan Erdem’i tedirgin edici, baskılı bir deplasman haline getirememesi oldu. Salonun yarısının doğru düzgün tepki bile vermeden maç izlediğini, bir kısmının sadece “Sarı-Lacivert-Şampiyon-Fener” sırasında ayaklandığını düşünürsek, bağırmak için salona gelen taraftara rakibi ve hakemi baskı altına almak için büyük iş düşüyor. Buna rağmen onlar da söyledikleri “mıy mıy” bestelerle benim bile uykumu getiriyor ki baskı filan hak getire. Her ne kadar salon yapıları farklı olsa da Abdi İpekçi'de yarattığı atmosferle taraftarın Galatasaray'ı nasıl yukarı çektiği net bir şekilde görülmüştür sanırım. Salonu dolduran taraftarı takdir etmekle birlikte gerekli atmosferi zerre kadar yaratamadığını, küçük maçlarda salonun yine bomboş kaldığını da belirtip seyirci konusunda negatif hanenin terazide ağır bastığını belirtmek gerek.


Varan 2:Darjus ve May bu sezonun hayal kırıklıkları oldu. Kaya ve Kinsey'i ise nereye koysam bilemedim açıkçası. İkisinin de mücadelesini hırsını görüyorum; ama verimleri için aynı şeyleri söylemek mümkün olmuyor. Yine de final serisinde kendini bulan May'i, mücadelesiyle transferinin en ağır muhaliflerinden bana kendini zaman zaman alkışlattıran Kaya'yı, hırslı halini çok sevsek de savruk görüntüsü hiç gitmeyecek Kinsey'i, nadiren de olsa kritik anlarda katkı sağlayan Darjus'u ne negatif ne pozitif haneye koymayı gönlümüz el vermedi. Onlara da böyle kararsız bir hane açıp muhasebeye yeni bir soluk getirelim.  



Sarunas'ın 35'inde lise takımı kaptanı gibi heyecanlı halleri,
Ömer'in kalplerimizi fetheden arzusu,
Emir'in savruk ama azimli halleri,
Kinsey'in taraftarı coşturan tavırları,
Mirsad'ın o şanssız ana kadar saha içinde o andan sonra kenarda en kritik anlarda katkıları,
Kaya'nın en katı karşıtlarına bile zaman zaman kendisini ayakta alkışlatan mücadelesi,
Ukic'in zor anlardaki soğukkanlılığı,
Oğuz'un gelgitli formuna rağmen dar rotasyonda önemli katkısı,
Vidmar'ın tam "bu sene oldum" derken içimizi burkan sakatlığına kadar gösterdiği müthiş savunma,
Tomas'ın umutların tükendiği anlarda takımı ayağa kaldırışları,
Darjus'un bir türlü olmamasına rağmen özverisini sürdürmesi,
May'in Ipad'ini bırakıp playofflarda "ben de varım" dercesine değişimi,
Erbil, Kerem, Can ve Berkay'ın mütevazi oyunları
ve
Artık bizden biri koç Spahija,
Efsane kaptan Damir,
Gerçek Fenerbahçeli Ertuğrul Erdoğan'ın kenardaki özverisi,
ve
Gönlümüzde yeri büyük Aydın Örs'ün dönüşü
ile
bir kez daha 


ŞAMPİYON FENERBAHÇE





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder