24 Nisan 2011 Pazar

Yok Böyle Heyecan !

Elim, ayağım titriyor yine. "Kalp hastası  olacağız" söylemi artık Fenerbahçe taraftarı için gerçekçi bir hal almaya başladı. Böyle geri dönüşlere kalan dört haftada bünyemiz müsaade etmeyebilir. İlk yarıda oynadığımız futbol, sezon içindeki en kötülerden biriydi. İkinci yarıya da pek farklı başlamadık. Ama 60'tan sonra Buca'nın oyundan düşmesinin ve Stoch'un getirdiği hareketin etkisiyle öyle bir geri dönüş yaşadık ki Türkiye genelinde nüfusta ciddi bir düşüş yaşandığına dair söylentiler var(!) Fazla uzatmaya ne takatimiz ne de gözlemimiz var. Kısa kesip gelelim notlara:


-Sezonun en kötü oyunlarından birini sergiledik ilk 60 dakikada. Gerginliğin de etkisiyle oyun planımız filan yoktu adeta. Daha otuzuncu dakikada doldur-boşaltlara, uzun toplara başladık. O kadar tedirgindik ki çok basit pozisyonlar da bile pas hataları, top kayıpları yaptık. Geçen haftalarda toparlanma sürecinde olan Bucaspor'un da arzulu, önde basan oyun anlayışı ve Fenerbahçe'nin konsantrasyon sorunu da eklenince Emre'nin golü de dahil hiçbir pozisyon üretemeyip kalemizde üç gol gördük. Zafer hatrına susmak olmaz. Bu gerginlik hayra alamet değil, ciddi sorun teşkil edebilir önümüzdeki haftalarda.
-Emre, Stoch ve ilginçtir Guiza gecenin parantez açılması gereken isimleri. Emre'yi golü, azmi ve çalışkanlığı için kutlamak gerek; ilk yarıdaki rezil tabloda bile öne çıkabilmeyi başaran isimdi. Stoch, Galatasaray maçından sonra son iki haftadır adeta maçın dönmesini sağlayan adam oluyor. Takıma kazandırdığı hareketlilik ve dikine gidebilmesinin etkisiyle kattığı dinamizm sonucu bence Fenerbahçe şampiyon olacaksa bu başarıda en fazla emeği geçen futbolculardan biri olacaktır. Guiza'nın bu kadar süre almadıktan sonra o golü atması bambaşka bir olay, gözyaşlarımızı karşılıklı akıttık. "Ağlamana kurban, her kuruşun helal olsun" demeyi de isterdim de biraz abartılı olacak galiba.
-Hataları az değil, kendi de kabul ediyor zaten inanılmaz bir alçak gönüllülükle. Dördüncü gol sonrası Andre Santos'un sevincini, Cristian'ın kendisine sarılmasını görünce bu boşvermiş adamların nasıl kazanılacağının formülüdür Aykut Kocaman. Bu azmi, arzuyu, mücadeleyi, kenetlenmeyi bize
kazandıran Aykut Kocaman'ın adının önüne Sir lakabını aldığı benzetmeler başlayıncaya kadar bu takımın başında kalmasını diliyorum.
-Ya konuşmayayım diyorum, olmuyor. Bu maçtan sonra bile "Rakip yattı" argümanını ısrarla savunanlar var. Bunu söyleyenlerin Trabzonsporlu olmayıp "bukalemun" diye tabir ettiğimiz sınıfa dahil olması da pek entresan gelmiyor artık. Yüzümdeki neşeyi silmeniz ne yaparsanız yapın mümkün olmayacak. Size tavsiye; acil "Telegol"ü açın, gerçi orada bile sizin iddianızı dile getiren yokmuş bu hafta. Anlaşılan Guiza'nın attığı o gol sadece Bucaspor kalesine girmedi.



Son olarak taraftarlara cok sıkıntılı bir 90 dakikadan sonra inanılmaz bir tat yaşattı bu maç, şu kadar saatten sonra hala suratımda salak bir sırıtma var. İki haftadır gelen bu efsane zaferlerin ardından Fenerbahçe'nin başarısızlığı için her türlü etik değeri çiğneyen Trabzon camiasına karşı verilecek en güzel cevap sezon sonunda 15 senedir özlemini duydukları "Nasıl Koydu Aykut Kocaman?" tezahüratını şampiyonluk kupamızı kaldırırken dillendirmek olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder